Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Sonucu Dünyaya Bağımsızlıkla İlgili Vereceğimiz Mesajdır Bu Sonuç Geleceğimizi Belirleyecek
Tanımaktan ve Mentorluklarından Büyük Onur Duyduğum 3 Değerli Ağabeyim, Sayın Özer Kanlı, Sayın Osman Ertuğ ve Sayın Sabahattin İsmail’i Yakından Takip Ederim.
Kıbrıs Türkünün Bu Topraklarda Varlığına Liderlik Eden Rahmetli Dr. Fazıl Küçük ve Rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın Mücadelelerini Yakından Bilen, Rahmetli Rauf Denktaş’ın Yanında Yetişen Kıymetli Büyüklerimiz Her Seferinde Uyarıyor.
Bu Uyarılardan Son Zamanda En Güçlüsü Gazeteci Yazar Sayın Sabahattin İsmail Tarafından 10 Ekim Cuma Günü Aydınlar Ocağı 53. Büyük Şurasında Yaptığı Konuşmadır.
Kıbrıs meselesi, Soğuk Savaş’tan günümüze ABD’nin Doğu Akdeniz stratejisinin merkezinde yer almaktadır. Washington yönetimi, NATO ittifakının iki kanadı olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki dengenin koruyucusu görünümünde hareket etse de, pratikte ENOSİS (Kıbrıs’ın Yunanistan’la Birleşmesi) hedefini destekleyen politikalarıyla adanın Yunanistan eksenine bağlanmasına zemin hazırlamıştır.
Benimde Bir Parçası Olduğum Ulusal Mücadele Vakfının Önde Gelen İsmi Sayın Sabahattin İsmail’de ABD’nin bu uzun vadeli yaklaşımını açık biçimde eleştirir.
ABD’nin Kıbrıs’taki amacı hala değişmemiştir. Adanın kuzeyinde Türk egemenliğini zayıflatmak, güneyde ise Amerikan-İngiliz-İsrail eksenli bir askeri hat kurmayı gerçekleştirmiştir.
ABD’nin Tarihsel Tavrı “MÜTTEFİK MASKESİ ALTINDA MÜDAHELEDİR”
1955’ten itibaren ABD, Kıbrıs’ta yaşanan her kritik dönüm noktasında doğrudan ya da dolaylı biçimde Enosis yanlısı Rum çizgisini desteklemiştir.
1955 Londra Konferansı’nda Türkiye’nin uyarılarına rağmen Yunanistan’ın Enosis talebi Washington tarafından görmezden gelinmiştir.
1964 Johnson Mektubunda, Türkiye’nin Kıbrıs’a olası askeri müdahalesine açık tehdit içermiştir.
1974 darbesinde ise ABD, Atina’daki cunta eliyle adada Enosis girişimini fiilen desteklemiştir.
1974 MUTLU BARIŞ HAREKATININ BEDELİNİ TÜRKİYE YILLARCA AĞIR AMBARGOLARLA ÖDEMİŞTİR VE SONUCU 1980 ASKERİ DARBESİ OLMUŞTUR.
İsmail’e göre bu tarihsel süreklilik, yalnızca geçmişe ait değildir. ABD bugün de Kıbrıs’ın statükosunu Türk aleyhine yeniden şekillendirme çabası içindedir.
Bu yönüyle ABD’nin “MÜTTEFİK” kimliği, Kıbrıs’ta Türkiye’yi çevreleyen bir jeopolitik kısıtlama aracına dönüşmüştür.
Yeni Kuşatma Hattı ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Üsleşmesi
ABD’nin 2020 sonrası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile yaptığı askeri anlaşmalar, İsmail’in deyimiyle “Doğu Akdeniz kuşatmasının ikinci halkasıdır.”
Baf’taki Andreas Papandreu Hava Üssü, Amerikan askeri varlığına açılmıştır.
Larnaka’daki Evangelos Florakis Deniz Üssü, ABD’nin kullanımına sunulmuştur.
Bu üslerin inşası tamamlandığında, ABD donanması ve hava kuvvetleri Güney Kıbrıs’ta kalıcı biçimde konuşlanacaktır.
İsmail, bu gelişmeleri şöyle yorumluyor,
“Suriye ve Irak’ta nasıl Kürt devleti kurdurmak istiyorlarsa, Kıbrıs’ta da Türk varlığını ortadan kaldırmak istiyorlar. ABD, Türkiye’nin güney hattında bir kuşatma zinciri kuruyor.”
Böylece Türkiye batıda Yunanistan, doğuda Irak-Suriye hattı, güneyde ise Kıbrıs üzerinden stratejik bir çemberle çevrilmektedir.
Bu tablo, KKTC’nin yalnızca diplomatik değil, varoluşsal bir güvenlik meselesi haline geldiğini göstermektedir.
ABD’nin Dolaylı Etkisi İsrail ve Batı Blokunun Rolü Nedir
İsmail, ABD’nin Kıbrıs’ta yalnız hareket etmediğini, İsrail ve Fransa gibi bölgesel müttefiklerini aynı stratejik eksende kullandığını belirtir.
İsrail ile GKRY arasında imzalanan savunma işbirliği anlaşmaları, ortak tatbikatlar ve Güney’deki İsrail sermayeli yatırımlar bu stratejik uyumun somut örnekleridir.
Daha dikkat çekici olan ise, İsrail vatandaşlarının Kuzey Kıbrıs’ta dolaylı mülk edinimleridir. İsmail’e göre, ABD’nin göz yumması ve bazı uluslararası fonların desteğiyle yürüyen bu süreç, ekonomik kolonizasyonun yeni bir biçimidir.
Bu tablo, KKTC’nin sadece diplomatik değil, toprak bütünlüğü ve demografik dengesi bakımından da tehdit altında olduğunu ortaya koymaktadır.
Egemenlik ve Güvenlik Bağlamında Çözüm Perspektifi Nedir
Sabahattin İsmail’in önerdiği model yalnızca diplomatik bir çerçeve değildir, aynı zamanda Doğu Akdeniz güvenlik mimarisinde Türkiye’nin elini güçlendirecek bir stratejidir.
Türkiye-KKTC Savunma İşbirliği Anlaşması imzalanmalı,
Karpaz’da Türk Deniz Üssü, Geçitkale’de Hava Üssü kalıcı hale getirilmeli,
Denizaltı enerji kablosu ve Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasıyla KKTC’nin enerji egemenliği sağlanmalıdır.
Bu adımlar, ABD’nin bölgedeki “KONTROLLÜ BAĞIMLILIK” politikasına karşı egemenlik temelli bir direniş hattı oluşturacaktır.
Washington’un Dayatmalarına Karşı Egemenlik Manifestosu Bellidir
ABD’nin federasyon tezine dayalı diplomatik oyunları, askeri üsleri ve dolaylı nüfuz araçlarıyla yürüttüğü bu KIBRIS KUŞATMASINA karşı tek çıkış yolu, EGEMEN İKİ DEVLET esasına dayalı Türkiye-KKTC ittifakını kalıcılaştırmaktır.
Bu anlamda Sayın Sabahattin İsmail’in görüşü nettir,
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yaşarsa Türkiye yaşar. KKTC düşerse Anadolu savunulamaz.”