İkinci Çocuklar Gerçekten Daha Mı Sorunlu? Bilim Ne Diyor?

Çevremizde sıkça duyduğumuz bir şey var: İlk çocuk lider ruhludur, ortanca çocuk arada kaynar, en küçük çocuk ise genellikle biraz daha şımarık olur. Kulağa klişe gibi gelse de, bu söylemlerin bilimsel bir temeli olabilir mi? İşte bu soruya yanıt arayan bilim insanları, oldukça ilginç sonuçlara ulaşmış.

2017 yılında ABD’deki MIT, Florida Üniversitesi ve Northwestern Üniversitesi’nden araştırmacılar, ikinci çocukların — özellikle de erkek çocukların — ilk doğan kardeşlerine kıyasla daha fazla davranışsal sorun yaşama olasılığı taşıdığını ortaya koymuş. Florida ve Danimarka’daki binlerce aileyle yapılan görüşmelere dayanan araştırma, ikinci çocukların yalnızca evde değil, okulda ve hatta yasal düzeyde de daha fazla sorun yaşadığını gösteriyor.

KURENKOV’DAN AZERBAYCAN’A TEŞEKKÜR
KURENKOV’DAN AZERBAYCAN’A TEŞEKKÜR
İçeriği Görüntüle

Araştırmanın başındaki isim olan Joseph Doyle’a göre, ikinci çocuklar yasalarla başı derde girme konusunda ilk çocuklara oranla %20 ila %40 daha riskli bir grubu oluşturuyor. Bu oran oldukça dikkat çekici. Peki, neden böyle oluyor?

Araştırmacılar bu durumu birkaç farklı faktöre bağlıyor. En dikkat çekeni ise ebeveyn ilgisindeki değişim. İlk çocuk doğduğunda anne-baba tüm enerjisini ve dikkatini ona verirken, ikinci çocuk geldiğinde bu ilgi doğal olarak bölünüyor. Üstelik birçok anne, ikinci çocuğun doğumundan sonra iş hayatına daha erken dönüyor. Bu da küçük kardeşin ebeveynle birebir geçirdiği sürenin azalmasına neden oluyor.

Bir diğer önemli nokta ise rol modeller. İlk çocuk genellikle anne-babasını örnek alırken, ikinci çocuk için rol model çoğu zaman ilk doğan kardeşi oluyor. Ancak bu rol model her zaman en doğru örnek olmayabiliyor. Büyük kardeşin yanlış davranışları, küçük kardeş tarafından daha kolay benimsenebiliyor.

Tabii ki bu çalışma her aile için geçerli bir şablon sunmuyor. Yani ikinci çocuk olacak herkes asi ya da kural tanımaz olacak diye bir durum yok. Ancak araştırma, ebeveynlerin çocuklarıyla birebir geçirdikleri zamanın ve ilginin ne kadar değerli olduğunu tekrar hatırlatıyor. Küçük çocuğun da tıpkı ilk çocuk kadar “önemli” hissetmesi, hem duygusal gelişimi hem de davranışları üzerinde büyük bir etki yaratabiliyor.

Benim kişisel düşüncem şu ki: Aileler çocuklarını doğdukları sıraya göre etiketlemek yerine, her birini kendi bireyselliği içinde değerlendirmeli. Evet, doğum sırası bazı eğilimleri etkileyebilir, ama her çocuk farklı bir dünyadır. Yeter ki o dünyaya zaman ayırmayı, dinlemeyi ve anlamayı unutmayalım.