Bu bağlamda, Hindistan-Avrupa Ekonomik Koridoru (İMEC) Projesi dikkatle takip ediliyor. Proje, sadece ekonomik değil, jeopolitik dengeleri de etkileyebilecek nitelikte görülüyor.
Öte yandan, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin Ocak ayı itibarıyla altı aylık Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını üstlenecek olması da Doğu Akdeniz ve Avrupa ilişkileri açısından kritik bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Tüm bu değişimler, bölgesel ölçekte kalıcı çözümler için yeni fırsatların oluştuğu bir dönemi işaret ediyor. Bu fırsatın, Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde Kıbrıs’ta kalıcı çözüme dönüşmesi için ortak irade gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Cumhurbaşkanı’nın Ankara ziyareti ise bu süreçte yalnızca diplomatik bir temas olarak değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyması açısından da ayrı bir önem taşıyor.
Kıbrıs Türk tarafının uzun süredir savunduğu “Türkiye ile doğru zeminde, güçlü ilişkiler” anlayışı; halkın varlığını, eşitliğini, demokratik iradesini ve kurumsal yapısını temel alan bir vizyon sunuyor. Bu yaklaşımın hayata geçirilmesi, yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.
Bölgedeki dönüşüm süreciyle birlikte, Kıbrıs Türk halkının sesi ve iradesinin çözüm masasında yer bulması en güçlü beklenti olarak öne çıkıyor.





