Hatırlamak buluşmaksa
unutmak özgürlüktür Güvercin.
Yaz geldi bile diye düşündü Gvecin. Akşamları biraz rüzgarlı ve soğuk olsa da öğlen saatlerinde güneş, ciddi bir şekilde ben varım, diyordu.
Öğlendi ve güvercin gölgelerde saklanmaktan bıkmıştı. Şerif’i ziyarete gitti.
‘Güneşten kaçmaya çalışırken, kendim hiç sevmiyorum,
içime hüzün doluyor Şerif’.
‘Güneşin sıcaklığını seviyorsun ama güvercin’.
‘Eski güzel günler, aklıma takılıyor.
Ne çok güler eğlenirdik. Ne kadar da mutluyduk, o zamanlar’.
‘Geçmişe duyulan özlemle, geçmişin hatırlanmaya çalışılmasına,
nostalji diyorlar güvercin’.
Hiç bir şey olduğu gibi, aynı kalmaz.
Yaşam yenilenerek, akar gider.
Sen ne istiyorsun güvercin?’.
‘Gerçeği…
Gerçeğin peşine düşmeyi…’.
‘Gerçeği arıyorsan, yaşamı değiştirmeye, kendini dönüştürmeye hazır olmalısın.
Gerçeği aramak, niyetle başlar’.
‘Belki de geleceği arıyorumdur Şerif.
Geçmişin içinden, çıkarabileceğim gerçeği… ‘.
‘Güvercin geleceğe ulaşmak, bir anlamda yeni bir yaşama doğmak demektir.
Gözünü geçmişe dikerek geleceğe ulaşamazsın.
Gerçekten geleceğin peşine düşmek istiyorsan,
önceki yaşamlardan bağımsızlaşmalı, eski arzu ve heyecanları öldürmelisin’.
‘Belki de eskilerin ölmeden ölmek dedikleri şey budur’.
‘Böylece her şeyden, tüm geçmişten ve kirlerimizden böyle arınırız.
Zira gerçek kirlenme dışta değil, kalplerimizde oluşur.
Kalbimiz haricinde, her türlü lekeyi, anında suyla temizleyebiliriz, güvercin.
Kalplerdeki haset ve art niyetten oluşan kir ise, öyle kolay kolay temizlenemez.
Kendini geleceğe taşımak istiyorsan,
kalbindeki kirlerden kurtulmaya ve arınmaya çalışmalısın, Güvercin.
Zira aklınla göğsüne koyduğun kini,
çıkarıp atmadıkça hiç bir isteğin olmaz Güvercin’.
‘Ya tek başıma gerçeğe ulaşmaya çalışıyorsam Şerif?’.
‘Eğer yolun geleceğin sesine gitmekse,
bunu tek başına yaşayarak gerçekleştiremezsin Güvercin.
Tek başına kalırsan, sadece kendi sesinin yankısını dinler ve duyarsın.
Gerçeği, ancak başkasının aynasında, tam olarak görebiliriz, Güvercin.
Sana bir sır vermek isterim’, dedi Şerif.
‘Gerçeği arıyorsan, aslında aşk arıyorsun demektir.
Aşk arayışı, geleceğin sesidir.
Bu arayış, öyle zorlu ve uzun bir yolculuktur ki,
bu yola çıkanlar, isteselerde istemeselerde tepeden tırnağa değişirler.
Aşk için yola çıkıp da, değişmeden kalmak, mümkün değildir.
O yüzden yaşamın değişimlerine boşuna direnme, Güvercin’.
‘Yaşama dirensem ne olur, direnmesem ne olur?
Zaten hep kendi bildiği gibi akmıyor mu Şerif?’.
‘Evet, o yüzden bırak, hiç direnme,
yaşam ve sevgi, sana karşı değil, seninle birlikte aksın.
Sevgi ve gerçeğe ulaşmadıkça, eksik, işlenmemiş elmaslar gibiyiz.
Yaşadığımız her olay ve acı, eksiklerimizi gidermek,
bizi tamamlamak için gelmiştir.
Gerçeği sevmek, herşeyi ve tüm yaşamı, bütünüyle kucaklamaktır.
Gerçeği arıyorsun ya …
Gerçeği ancak yaşamı sevdiğin ölçüde bulabilirsin…
Bütün çabalar ve yolculuğun sonunu, önceden hesaplamaya çalışmak, çok faydasız deil mi’.
‘Ne yapacağız o zaman?
Geleceğe ve gerçeğe ulaşma sorumluluğumuz ne olacak?’.
‘Sadece attığın ilk adımdan sorumlusun, güvercin.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Gerçeği kucaklayarak, ilk adımı atmadan, ne geleceği hakkıyla bilebilir,
ne geleceğin sesini duyabilir ne de hakkıyla sevebilirsin.
Yaşamın kendisi, geçmiş ve gelecek bir bütün olarak, herşeyi görünmez iplerle birbirine bağlar.
Çıkarsız hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başardığında,
yaşamın cennete dönüşür.
Sakın ah alma, Güvercin.
Sakın kendinden zayıf olanın, canını yakma.
Kavgayla, nefretle, hasetle, nefret ve kinle tepetaklak cehenneme düşüverirsin.
Tek bir kader, dünyayı ve yaşamı mutsuz edebilir
Ve tek bir mutluluk, yeryüzünün yüzünü güldürebilir’, dedi Şerif.
‘Yaşam dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen, sana öyle cevap verir.
Aslında dağda yankılanan, senin sesindir.
Güzel ses, güzel yankı ve kötü ses, kötü yankı getirir.
Hakkında kötü konuşanlara, yine de güzel şeyler söyle, Güvercin’.
Kötüye cevap vermek gerekmez mi Şerif?
Sen cevap vermesen bile,
Evren, kötüye, kötülüğe gerekli cevabı verecektir.
Neden enerjini boşuna yoracaksın?
Gönlün değişirse yaşamın değişir.
Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutudur.
Gelecek ise, belki de sadece bir hayal dünyası…
Geçmişten arınmışsak ve şanslıysak,
belki de geleceğin sesini duyabiliriz.
Onun için her daim anı, anın gerçeğini yaşamalısın, Güvercin.
Böylece geleceğin sesini daha çabuk duyarsın…’.
‘Onun için her daim anı, anın gerçeğini yaşamalısın’, diye tekrarladı Güvercin.
‘Sözlerinde bir tutarsızlık yok mu Şerif?’.
‘Her sözümü akılla yargılamayı bırak güvercin.
Hala sabır dersindesin’.
Güvercin şimdi, Şerif’in sözlerine odaklanmıştı…
Dayanamadı.
‘Sabret diyorsun.
Ya beklemek’, diye mırıldandı.
‘Nasıl yani’, diye sordu Şerif.
‘Güzellikleri, umudu beklemek?
Umuda tutunarak…
Güzellikleri arayarak, geleceğin sesini beklemek…’.
‘Yine iyimserliğin tuttu Güvercin’.
‘Ne yapayım Şerif?
Yaşama ne kadar çok emek verirsen, o kadar değerli hale geliyor…
Sadece gerçeği ve güzelliği beklemek için sebebimiz var.
Belki de sadece bunun için nefes alıyoruzdur…’.
‘Beklemeye mi mahkûm olduk, diyorsun Güvercin?’.
‘Hayır, sadece gerçeği ve gerçeğin güzelliğini aramaya mahkûm olduk, sanırım’.
‘Peki, madem’, dedi Şerif.
‘Güzellik bekleyelim, güzellik olsun…’.