Dost dediği, müttefik dediği ve her zaman ekonomik olarak büyük katkılar sunduğu, yaklaşık 2 trilyon dolar hibe ettiği, dünyanın en donanımlı ve en pahalı uçağını hediye ettiği, karşılığında da ülkesini bombalamak için—altını çiziyorum—sadece korumak amacıyla kurmuş olduğu o ülkenin üssünden yine o ülkeyi bombalamak için, hem de başkentin göbeğinde, barış antlaşması için masaya oturduğu insanların bulunduğu konutu yerle bir etmek için uluslararası hukuka göre—tabii uluslararası hukuk da kendilerine göre ve kendi yandaşlarına göre—kurmuş olduğu bir yapı…
Bana kalırsa uluslararası hukuk yerlerde sürünüyor. Uluslararası hukuk, tam manasıyla “ben güçlüyüm” diyen kişinin ve ülkenin elinde. Yani, korumak için ve müttefik dediği ülkenin başkentini bombalayan Amerika ve Katar’dan bahsediyorum; bunlar Orta Doğu’da en iyi müttefikler. Tabii, daha neler göreceğiz bilemiyorum.
Ama şöyle sakince düşündüğümüzde, aklın ve mantığın almadığı şey şu: Uluslararası hukuk çöp hâline gelmiş; destek olmak için kurduğu üsten aynı ülkeyi vuruyor. Bu tamamen hak ve batılın savaşının ayan beyan olduğu bir durumdur.
Bu günlerde, katil siyonist İsrail’in bombalamasına izin verdiği ve çevresinde bulunan bütün ülkelere saldırmasına göz yuman, şimdilerde ise gözünü Türkiye’ye diktiğini, birçok İsrail medyasının Ankara’yı da vurabileceğini belirttiğini, işbirlikçi çevrelerinin hızlı bir şekilde hareket ettiğini idrak edip görmekteyiz. Tabii, kanımca bunu ne Amerika ne de İsrail göze alacaktır, ama içten bir şekilde işbirlikçileriyle bazı olayları gerçekleştirebilme durumlarının yüksek olduğunu düşünüyorum.
Hem Türkiye’de hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, her zamankinden daha fazla tehlike durumunda uyanık olmamız, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmemiz gerekir. Gördüğümüz en küçük hatayı, en küçük yanlışı bile kaydedip gerekli mercilere anında rapor etmek her vatandaşın asli görevi olmalıdır.
Tabii ki biz savaşçı bir milletiz, korkusuz bir milletiz; geçmiş tarihimizde zaferlerle dünyaya kendimizi ispat etmiş bir milletin evladı olmaktan onur duyuyorum. Ama tehlikenin, hak ve batıl savaşının artık doruk noktasında olduğunu da belirtmek isterim. Bu noktada, yüce Rabbim’den İslam dünyasının bir ve beraber olmasını, en büyük temsilcisi olan Türk milletini korumasını temenni ederim.