Toplumun erkeklere yüklediği “güçlü, duygusuz, kontrol sahibi” olma beklentisi, birçok erkeğin duygusal dünyasını şekillendirir. Çocuklukta “ağlama”, “zayıflık gösterme”, “erkek adam duygularını belli etmez” gibi mesajlarla büyüyen erkekler, duygusal ifadeyi bir zayıflık göstergesi olarak içselleştirir. Bu durum, onların duygusal ihtiyaçlarını bastırmalarına, yakınlıktan kaçınmalarına ve kontrol duygusunu koruma çabasına yol açar.
Bu bastırılmış duygular, yetişkinlikte kaçınmacı bağlanma stili olarak kendini gösterebilir. Kaçıngan bağlanan bireyler, duygusal yakınlığın beraberinde getirdiği kırılganlığı tehdit olarak algılar. Yakın ilişkilerde bir mesafe yaratır, bağımsızlıklarını koruma konusunda aşırı hassasiyet gösterirler. Duygusal ihtiyaçlarını inkâr ederek kendi kendine yeterli olduklarına inanmak isterler — çünkü bağımlılık ya da duygusal ihtiyaç, çocuklukta öğrendikleri “zayıflık” imajını tetikler.
Bu nedenle bazı erkekler için cinsellik, duygusal bağ kurmadan yakınlaşmanın bir yolu hâline gelir. Kısa süreli ilişkiler, yüzeysel yakınlıklar veya sürekli “yeni birini arama” hali, aslında bağlanma korkusunun maskesidir. Birine gerçekten bağlanmak; reddedilme, terk edilme ya da değersiz hissetme ihtimalini gündeme getirdiği için, bu erkekler bilinçdışı düzeyde o acıdan korunmaya çalışır.
Derinlerde ise çoğu zaman terk edilme korkusu, yetersizlik duygusu ve değerli olma ihtiyacı vardır. “Arzulanmak” ya da “beğenilmek” bu duygulara geçici bir merhem olur; erkek, bir anlığına kendini güçlü ve istenen hisseder. Ancak bu kısa süreli tatmin, duygusal bağ kuramamanın yarattığı boşluğu doldurmaz. Hatta zamanla yalnızlığı derinleştirir.
Kaçıngan bağlanma stiline sahip erkekler genellikle ilişkilerde şu dinamikleri yaşar:
• Yakınlık arttığında geri çekilme eğilimi,
• Partnerin duygusal ihtiyaçlarını küçümseme ya da “boğuluyormuş” gibi hissetme,
• Güçlü görünme zorunluluğu nedeniyle duygusal desteği reddetme,
• Kontrolü kaybetmekten ya da bağımlı görünmekten korkma,
• Gerçek duygusal bağın yerine fiziksel veya geçici tatminleri koyma.
Tüm bunların temelinde, çocuklukta öğrenilmiş bir mesaj yatar:
“Duygularını gösterirsen, sevilmezsin ya da zayıf görünürsün.”
Oysa duygusal bağ kurmak, zayıflık değil, cesaret ister. Kaçıngan bağlanan bir erkeğin iyileşme süreci; duygularını fark etmek, kırılganlığını kabul etmek ve sevginin kontrol kaybı değil, karşılıklı güven ve açıklık üzerine kurulu olduğunu yeniden öğrenmekle başlar.