Tırnaklarıyla kazıyarak var oldu. Kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştı. Sahnede alkış topladı, beyazperdede 141 filmde iz bırakmayı başardı. Oynadığı roller kadar gülüşü, samimiyeti ve kalbiyle de hatırlandı. Ama en çok da cesaretiyle…
Erkek egemen bir dünyada sadece var olmaya çalışan bir kadındı. Ne yazık ki hayatı da yine erkek şiddetiyle elinden alındı. Oysa tek istediği, sevmek ve sevilmekti. Geride ise acı bir son, unutulmaz filmler ve annesinin trajedisini çocuk yaşta gören bir kız çocuğu kaldı.
Bugün ne yazık ki Kıbrıs’ta ne anılıyor, ne adına bir etkinlik düzenleniyor, ne de bir anı bırakılmış durumda. Oysa Yeşilçam’ın en çok aranan kadınlarından biriydi. Biz halk olarak böylesine bir sanatçıyı unutuyoruz.
Ama ben unutturmayacağım. Onun adını yaşatmak için elimden geleni yapacağım. Önümüzdeki aylarda “Feri Cansel Ödül Töreni” için çalışmalara başlayacağım. Çünkü o, anılmayı ve hatırlanmayı fazlasıyla hak ediyor.
Ve buradan da tüm belediyelere çağrımdır: Hiçbir belediyede sinema için kalıcı bir adım atılmıyor, hiçbir etkinlik yapılmıyor. Bu eksiklik artık görülmeli. Sanatçılarımıza, özellikle de unutulmaya yüz tutmuş değerlere sahip çıkmanın zamanı geldi.





