Yıldız olmak kolay değildir. Şarkıyı sadece söylemek yetmez; onu yaşamak, hissettirmek ve izleyenleri büyülemek gerekir. İşte Hadise tam da bunu yapıyor. Her sahnesinde, her adımında, her bakışında… Ve Harbiye konserinde bir kez daha sahneye değil, akıllara kazındı.
Sosyal medyada günlerdir konuşulan o an… Hadise’nin o meşhur sandalye dansı. Sadece bir dans değil, sahne sanatının içgüdüsel bir patlamasıydı. Kimi cesur dedi, kimi tutkulu… Ama herkes bir konuda birleşti: Hadise sahnede bir başkası oluyor. Hayır, rol yapmıyor. Sahne onun evi, müzik onun dili ve dans ise en güçlü anlatım biçimi.
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda binlerce kişi şarkılara eşlik ederken, Hadise aniden sahneye bir sandalye getirdi ve bir anda atmosfer değişti. Gecenin o anı, şarkıdan koptu, gösteriye dönüştü. Dans ettikçe sahne küçüldü, biz sustuk… Sahne onun etrafında döndü.
Bir kadın, sahnede ne kadar güçlü olabilir? Cevabı Hadise verdi: Duruşuyla, gözleriyle, dansıyla… Ne fazla ne eksik. Kararında bir tutku, estetikle birleşmiş bir özgüven. O dans aslında Hadise’nin yıllardır yürüdüğü yoldaki isyanı, başarısı ve hâlâ dimdik ayakta kalışının görsel bir özeti gibiydi.
Kimileri sadece izledi, kimileri tekrar tekrar paylaştı. Çünkü bu sadece bir konser değildi. Harbiye’de Hadise bir başka güzeldi. Bu güzellik, sadece görünüşte değil; ifade ettiklerindeydi. Cesareti, sahne hâkimiyeti ve hayranlarıyla kurduğu o görünmez bağda gizliydi.
Evet, Hadise’nin sandalye dansı olay oldu. Ama asıl olay; bir kadının kendi gücünü, sanatla nasıl zarifçe gösterebildiğiydi.