Birini seversin ama yanındayken içini garip bir huzursuzluk kaplar. Kalbin o kişiye doğru atarken, bedenin sanki geri çekilmek ister. Bu çelişki çoğu zaman karşımızdaki kişiyle değil, kendi iç dünyamızla ilgilidir. Çünkü huzursuzluk bazen şimdiki zamandan değil, geçmişten taşınır. Sevgiye karışan endişe, çoğu zaman eski bir yaradan sızar.
Yakınlık ve Tehdit Arasındaki İnce Çizgi
Psikoloji bilimi, insan beyninin “tehlikeyi hatırlama” konusunda ne kadar güçlü olduğunu söyler. Bir zamanlar yaşadığımız reddedilme, ihanet ya da terk edilme duygusu, beynimizde iz bırakır. O anların acısını hatırlamak istemesek de, benzer bir yakınlık yaşadığımızda zihnimiz alarm verir. “Dikkat et, yine incinebilirsin” der. İşte o anda hissettiğimiz huzursuzluk, aslında bir savunma mekanizmasıdır.
Yakınlık, güven gerektirir. Fakat güven duygusu geçmişte sarsılmışsa, yakınlaşmak tehlike gibi algılanır. Bu durumda kişi hem sevgi ister hem de ondan kaçar. Bir yan sarılmak, anlaşılmak, sevilmek isterken; diğer yan “ya yine kaybedersem” korkusuyla teması azaltır. Sonuçta sevgiyle kaygı iç içe geçer.
Bir düşünün… Uzun süre yalnız kalmış birinin sonunda biriyle derin bir bağ kurmaya başladığını. Başta heyecanlıdır, kalbi yeniden canlanır. Ama zamanla küçük şeylerden huzursuz olur; sessizlikten, mesajların geç gelmesinden, küçük mesafelerden bile. Partnerinin davranışları değişmese de, içinde bir sıkışma hissi oluşur. Oysa dışarıdan bakan biri için her şey yolundadır. Bu örnek, geçmişte incinmiş bir kalbin yeniden sevgiye yaklaşırken yaşadığı “bedensel hafızayı” anlatır. Zihin unuttuğunu sansa da beden unutmaz.
Kendinle Barışmadan Kimseyle Rahat Edemezsin
Huzuru bulmak, karşındaki kişiyi değiştirmekle değil, kendi geçmişini anlamakla başlar. Huzursuzluk geldiğinde “Neden böyle hissediyorum?” diye sormak, kendinle empati kurmaktır. Belki bir zamanlar sevildiğini sandığın biri tarafından reddedildin. Belki sevgiyi, sürekli tetikte olman gereken bir şey olarak öğrendin. Şimdi biri sana iyi davrandığında bile içsel bir ses “Bu fazla iyi, yakında bitecek” diyebilir.
Ama artık o eski sen değilsin. Artık elinden alınacak bir şey değil, bilinçle kurulacak bir güven var. Geçmişte seni koruyan o korku refleksine teşekkür et ve ona “Artık güvendeyim” demeyi dene. Çünkü huzur, kaçtığın yerde değil; yüzleştiğin yerde başlar.
Sevgi Cesaret İster
Birinin yanında huzursuz hissetmek, bazen sevememekten değil, yeniden sevmeye çalışmaktan kaynaklanır. Gerçek yakınlık, içindeki korkularla el sıkışmayı gerektirir. Huzur, dışarıda değil; geçmişle barıştığın anda içerde filizlenir. Sevgi, yalnızca bir duygunun değil, aynı zamanda bir cesaretin adıdır. Ve belki de huzurun ilk adımı, “Bu defa farklı olabilir” demeyi göze almaktır.