İlişkisel Varoluş

Abone Ol

Farklılaşmanın ne kadar güzel,

Hoşgörünün ne kadar değerli olduğunu,

Aklından ve yüreğinden hiç çıkarma güvercin?

‘Nerelerdeydin güvercin?

Çoktandır sesin soluğun çıkmıyordu, Özledik seni…’.

‘Nasılsın Şerif?

Yeni göç ettiğim bu ada da daha kolay yaşarım, huzur ve sessizlik içinde biraz inziva yaşarım sanmıştım…’.

‘Ama güvercin?’.

‘Adanın küçük ve birbiriyle sıkı bağlar içinde olan bir toplum olduğunu göz ardı etmişim…

Belki de küçük bir toplum olduğundandır, herkes herkesin peşinde…’.

‘Sesinde bir karamsarlık mı seziyorum güvercin?’.

‘Galiba ilişkisel bir varlık olduğumu ve adanın da ilişkisel bir toplum olduğumuzu gözden kaçırmışım’.

‘İlişkisel bir varlık mı dedin güvercin?’.

‘Kendimi ilişkisel varoluşla yeniden tanımlamak istiyorum, Şerif’.

‘İlişkisel varlık derken, ne demek istiyorsun?’.

‘İlişkiler, herkesle, her şeyle çevremizle ve toplumla kurduğumuz bağlardır.

Gündelik yaşam içinde sürekli başkalarıyla iletişim halinde bulunuruz. Bu ilişkilerle bilgi, deneyim ve yatkınlıkla kazanırız. Toplumla ilişki kurmanın ötesinde, aynı zamanda kendimizle de etkileşimli ilişkiler kurar, kurduğumuz ilişkiler çerçevesinde kendi sosyal gerçekliğimizi yaratırız’.

‘Çok uzun ve karmaşık bir cümle kurdun güvercin.

Basitçe anlatamaz mısın?’.

‘Kendimizle ve çevremizle kurduğumuz ilişkiler, mevcut sosyal yapıdan bağımsız olamazlar. Sosyal gerçekliğimiz, çevremizle kurduğumuz ilişkilerle ortaya çıkar. Bu gerçeklik, bizim ilişkisel varlıklar olduğumuzu gösterir’.

‘İlişkiselliği, bir varoluş biçimi olarak mı algılamam gerekiyor güvercin?’.

‘Ben, bundan daha güzel anlatamazdım.

Yine de bu varoluş, çevresel varoluşumuzdan ayrılamaz’.

‘Sosyal çevremiz içinde bizi var eden bu ilişkisellik, içinde yaşadığımız topluma, bu toplumuz sosyokültürel göreliliklerine, davranışlarına ve düşünüş şekillerine bağlı olmaz mı?’.

‘Hem de ayrılmaz bir bütün gibi bağlı olur, Şerif.

Neredeyse hepimizin içinde yaşadığı toplumun mahkûmu olduğumuz bile söylenebilir…’.

‘Çok abartmadın mı güvercin?’.

‘Abartmıyorum. Varoluşsal ilişkiselliği, çevremizi anlamak için toplumsal ilişkilere odaklanmak olarak algılamamız gerekiyor.

İlişkisellik bağlamında canlı kimliğimiz, bir öz olarak herkesin kendisiyle birlikte taşıdığı bir tanımlayıcı kimliktir. Öz kimliğimiz, her zaman dinamik ve akışkan olan yaşamsal farklılaşma ve farklılaştırma pratiklerinin sonucu olarak, ilişkisellikle kendini ifade eder’.

‘Yine başladın güvercin’, diye söylendi Şerif.

‘Bu mu senin basit açıklaman?’.

Tamam, kızma hemen. Bizler ve toplum, farklı gerçeklik düzeylerine ait, birbirinden ayrı varlıklarız. Toplumla ve kendimizle bağımız, birbirine bağımlı, davranışsal ilişkisellikle kesintisiz bir akış içinde gerçekleşir.

‘Beni deniyorsun güvercin’, diye gülmeye başladı Şerif.

Güvercin, Şerifin dalga geçtiğinin farkındaydı ama hiç bozuntuya vermeden devam etti.

‘İlişkisellik, canlıların bireysellikleri yanında toplumsallıkla öznelliklerinin ortaya çıkması, çıkarılmasıdır’.

‘Bu davranışlar nasıl bir temele oturtulabilir güvercin?’.

Güvercin rahat bir nefes aldı. Ne kadar sızlanırsa sızlansın, Şerif’in anlattıklarını can kulağı ile dinlediği belliydi.

‘Kurulan ilişkiselliğin temeli, bireyselleşme ve toplumsallaşma süreçlerinde, yaşadığı farkındalık bilincine dayanmaktadır’.

‘Anlatmaya çalıştığın şekliyle ilişkisellik, neyi amaçlamaktadır, güvercin?’.

‘İlişkisellik, toplumun içindeki bireyle, toplumun dışında bireyin düşünümsel amaçlarını ve bilinçliliğini amaçlamaktadır.

İlişkisellik, sosyal gerçekliğin çok boyutlu yönlerinden biridir. Ve sosyal dünyaya ilişkin konum alışı ifade eder. Bu konum alış, sosyal gerçekliğin anlamlandırma süreçlerinin gerçekçi boyutunu öne çıkarmaktadır. Yaşadığımız her şeyin ilişki ve ilişkisellikle ilintili olduğunun kabulü, bireyin özerk ve toplumsal konumu yanında, sosyal gerçekliğe ilişkin kavramsallaştırmalarını anlamlandırabilmektedir.

Yaşamsal pratikler ve gerçeklik, etkileşim esasına bağlı olarak ilişkisellikle, etkileşimle yaşanan süreç, eğitim, yaş, meslek, gelir, ırk, cinsiyet ve benzeri koşullara ilişkin farkındalığı da ortaya koymaktadır. Bu biçimiyle ilişkisellik, kemikleşmiş yatkınlıkları kırmak, açmazları aşmayı sağlayabilecek bir davranış olarak, önyargı ve körlüğün yarattığı kötürümlerden kurtulmayı sağlayan, varoluşsal bir dönüşüm anahtarı olmaktadır’.

‘Artık içimden çığlık atmak geliyor güvercin.

Bize ne yapıyorsun?’.

‘İlişkisel varoluşumuza odaklanıyorum Şerif’.

‘Neden?’.

‘Varoluşsal gerçekliğimiz, bireysel varoluşuyla, çoklu katmanlardan oluşmaktadır. Yaratılan bu gerçekliğin çok boyutlu, katmanlı yapısı, anlamsal ve yorumsal bakış açılarıyla ilişkisel bir farkındalık yaratmaktadır’.

‘İlişkisellikle yaratılan bu farkındalık, bizi niçin ve nasıl topluma mahkûm etmektedir?’.

En azından, temeli fark etmiş diye, sevindi güvercin.

‘Bireyler ilişkisellikle sosyal gerçekliğin içinde var olurken, gelenek ve toplumsal beklentilerle, kolektif bilinçdışının etkisinde kalırlar.

Çoğu zaman toplumsal göstergeler, ritüeller, mitler ve benzeri etkenler, sosyal varoluşta toplumsal bir belirlenmişlik ve etki yaratır. Belirlenmiş bu alanda yaratılan etki, bireyi özgürlükler bağlamında köşeye sıkıştırmaya başlar. Bireyin bu sıkışmışlıkla, köşeye sıkıştığı sosyal ve ilişkisel varoluş biçiminden kurtulması, ancak kendi varoluş durumunu ve gerçekliğini anlamlandırmasıyla mümkün olabilir’.

Şerif, derin bir nefes alarak yutkundu.

‘Yani?’.

‘Birey ilişkisel varoluşuyla saplandığı sosyal belirlenmişlikten, ancak kendi benliği ve bireyselleşmesiyle kurduğu ilişkiyle özgürleşebilir’.

‘Nihayet anlayabileceğim bir şey söyledin galiba güvercin.

Ve özgürlük dedin’.

Güldü güvercin.

‘Özgürlüğü ve özgürleşmeyi anladıysan, ötesini anlamasan da olur Şerif’.

‘Madem bu konuya, bu kadar odaklandın, seni sonuna kadar dinleyeceğim.

Hem belki de sonradan anlarım, kim bilir… ‘.

‘Sosyal gerçeklikte yaşanan ilişkiler, karşılıklı etkileşimlerle yaşamsal pratiklerimizi oluştururken, ilişkilerimize de yansır. Böylece varoluşsal ilişkisellik, sosyal mekanlardaki özel durumlar hakkında bilgiler vermeyi, yaşamı kuşatan şaşırtıcı kaos ve karmaşa içinde bireyleri ferahlatmayı, pratik yaşama uyum sağlamaya hizmet eder’.

‘Seni anlayamıyorum güvercin.

Neden kendini ilişkisel varoluşla yeniden tanımlamak istiyor ve bu kadar çabalıyorsun?

Buna neden ihtiyaç duyuyorsun?

Adanın güzelliklerine odaklanmak yerine, neden böyle şeylere kafa takıyorsun?

Ben sadece sevgi ve güzellik üzerine konuşmak istiyorum’, dedi Şerif.

‘Anlaşılmaz şeyleri dinlemeye çalışmaktan bıktım, güvercin’.

Güvercin, Şerif’in isyanına rağmen sözlerine devam etti.

Yaşamak, yaşarken bir nokta ve birey olmak, farklılaşmayı da beraberinde getirir, Şerif’.

‘Galiba farklı olmanın, farklılaşmanın güzel bir şey söylemeye çalışıyorsun…’.

‘Güzellik istemedin miydi?

Ben de sana, farklı olana sevgi ve saygı diyorum işte…’.