Çocuklukta ebeveynlerimizden öğrendiğimiz ilişki dinamikleri, yetişkinlikte kurduğumuz ilişkiler üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Her ne kadar "Asla annem/babam gibi olmayacağım" desek de, bize tanıdık gelen davranışları tekrar etme olasılığımız yüksektir.
TherapyDave'de yer alan habere göre; babası baskıcı, alkolik veya ilgisiz olan bir kız çocuğunun, ileride benzer özelliklere sahip erkeklere yönelme eğilimi olabilir. Benzer şekilde, erkek çocukları da babalarının kadınlara karşı tutumunu örnek alabilir.
GÜVENDE HİSSETME ARZUSU
Birçok insan, farkında olmadan "tamamlanma" ya da "güvende olma" arzusuyla bir ilişkiye başlar. Özellikle geçmişte duygusal ihtiyaçları karşılanmamış bireyler, yeni bir ilişkiye hiç düşünmeden adım atabilir. Ancak bu hız, romantik ilişkilerde çoğunlukla hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Gerçeklerle yüzleşmek yerine, karşı tarafın her şeyi düzelteceğine inanılır ve bu beklenti gerçekleşmeyince, duygusal çöküş başlar.
''ONU DEĞİŞTİRİRİM'' YANILGISI
İlişkilerde özellikle kadınlar, karşı tarafı "zamanla değiştirebileceğine" dair gerçek dışı bir beklenti içerisine girer. Bu düşünce, “gördüğün şey, alacağın şeydir” ilkesini göz ardı eder. Bir kişiyi değiştirmeye çalışmak ilişkide dengesizliğe neden olur; bir taraf ebeveyn rolüne bürünürken, diğer taraf çocuk konumuna düşer.
İlişkinin başında karşı tarafın olumsuz yönleri genellikle görmezden gelinir. "Aşk" haliyle birlikte salgılanan endorfinler, kişiyi adeta sarhoş eder ve gerçekleri algılamasını zorlaştırır. Çevreden gelen uyarılar dahi dikkate alınmaz.
İnsanlar bilinçli ya da bilinçsiz olarak tanıdık olanı seçme eğilimindedir. Zorlayıcı kişilerle ilişki kurmak, geçmişte çözülmemiş sorunları “şimdi çözme” güdüsüyle gelişir. Ancak bu hamle genellikle başarısız olur çünkü kişi, farklı bir bedende aynı sorunu taşıyan bireyi seçmiştir.
DÜŞÜK ÖZSAYGI VE DEĞERSİZLİK HİSSİ
Birçok kişi, hak ettiğinden daha azına razı olur çünkü kendisini değerli olarak tanımlayamaz. Geçmişte yetersiz hissettirilmiş bireyler, “Daha iyisini hak etmiyorum” düşüncesiyle kötü ilişkilerde kalabilir.
İlişkilerde sınır koymak, gerektiğinde “hayır” diyebilmek sağlıklı bir sevginin göstergesidir. Ancak birçok kişi, karşısındakini üzmemek adına kendinden ödün verir. Bu durum, zamanla tükenmişlik ve tatminsizlik yaratır. Sağlıklı ilişkiler, net sınırlar ve açık iletişim üzerine kuruludur.
DEĞİŞİM İÇİN KENDİNE ZAMAN TANI
Yanlış ilişkilerden kurtulmak ve doğru kişiyi seçmek için en önemli adım: yavaşlamak.
İlişkilerin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Karşı tarafı gerçekten tanımak ve kendi duygusal ihtiyaçlarının farkına varmak bu sürecin temelidir. Aceleyle alınan kararlar, hızlı başlayan ilişkiler ve “Bu sefer her şey farklı olacak” umudu, çoğu zaman benzer hayal kırıklıklarıyla sonuçlanır. Oysa farkındalıkla ve bilinçli bir şekilde hareket etmek, hem kendimize hem de karşımızdakine karşı daha adil ve dengeli davranmamıza yardımcı olur.