Orhan İsmailoğlu Özel Haber

Moda yolculuğu çocuklukta başladı

Nihan Akari, moda tasarımına olan ilgisinin çocukluğundan itibaren başladığını söylüyor. Farklı kültürlerin renkleri, dokuları ve hikayelerinin onu büyülediğini belirten modacı, Londra’nın avangart sokak modası ile İstanbul’un geleneksel el işçiliğinin birleşiminin tasarım tutkusu için ilham kaynağı olduğunu vurguluyor. “Moda editörlüğü yaparken gördüğüm farklı stiller, kendi koleksiyonlarımı yaratma isteğimi güçlendirdi” diyen Akari, sektörün dinamiklerini anlamanın tasarımlarına büyük katkı sağladığını ifade ediyor.

Keyfi Sefa’da Unutulmaz Gece!
Keyfi Sefa’da Unutulmaz Gece!
İçeriği Görüntüle

İlk koleksiyon: Doğu ile Batı’nın dansı

Akari’nin ilk koleksiyonu, adeta bir kültürler buluşması niteliğinde. İstanbul’un tarihi çarşılarındaki Osmanlı dokularını, Londra’nın endüstriyel estetiğiyle harmanladığı koleksiyon, hem geçmişe saygı hem de modern bir bakış açısı sunuyor. Topkapı Sarayı’ndaki çini desenlerinin Londra sokaklarının grafitili duvarlarıyla kontrastından ilham aldığını belirten modacı, “Doğu ile Batı’nın dansını tasarımlarıma taşımak istedim” diyor.

Tarih ve modernizmin sentezi

1920’lerin dekolte özgürlüğü ve 1980’lerin abartılı güç siluetlerinden etkilendiğini dile getiren Akari, asıl odağının modern minimalizm ile tarihi dokuları birleştirmek olduğunu söylüyor. Tasarımlarında geçmişten ilham alırken, günümüz modasının gereksinimlerini de harmanlayan modacı, “Koleksiyonlarım, insanların kendilerini ifade etmeleri için bir araç” diyor. Londra’da bir galeride bir parçasının, İstanbul’da ise başka bir parçanın giyilmesi, Akari’ye göre kültürler arası bir diyalog yaratıyor ve tasarımlarının etkisini artırıyor.

Sektörde sürdürülebilirlik ve özgünlük ön planda

Günümüz modasının yönünü sosyal medya ve sürdürülebilirliğin belirlediğini ifade eden Akari, tüketicilerin artık bilinçli olduğunu ve hızlı moda yerine kalıcı, etik ve kişisel parçalar aradığını belirtiyor. Tasarımlarında geri dönüştürülmüş ipek, vegan deri ve atık kumaşlardan yapılan el yapımı takılar kullandığını söyleyen modacı, lüks ile çevreyi bir araya getirmeyi amaçladığını vurguluyor.

Trendleri takip etmek yerine kendi tarzını yaratmak

Editörlük geçmişi sayesinde trendleri analiz etmenin içgüdüsel olduğunu söyleyen Akari, “Ancak asla bir trend takipçisi değilim. Tasarımlarımda kültürel tarzımı yaratırken, bazen bir Anadolu motifi, bazen de Britanya’nın punk ruhu devreye giriyor” diyor. Bu yaklaşım, onun koleksiyonlarını sadece giysi olmaktan çıkarıp, her parçayı bir hikaye taşıyıcısı hâline getiriyor.

Unutulmaz anlar ve ilk defile deneyimi

Nihan Akari’nin kariyerinde unutamadığı anlardan biri, Londra’da düzenlenen bir defilede bir müzik ikonunun koleksiyonundaki el işlemeli ceketi sahne kostümü olarak giymesi. Modacı, bu anı “Tasarımlarımın sadece giysi değil, bir hikaye taşıyıcısı olduğunu bir kez daha fark ettim” sözleriyle anlatıyor. İlk defile deneyimini ise küçük bir galeride, bir İstanbullu prodüktörün desteğiyle yaşadığını belirtiyor. Son anda bir modelin takısının kırılması üzerine kendi elleriyle tamir eden Akari, o an adrenalin ve yaratıcılığın bir arada olduğunu fark ettiğini söylüyor.

İki kültür arasında bir köprü

Sektörde karşılaştığı en büyük zorluk olarak özgünlüğü korumayı gösteren Akari, iki kültür arasında denge kurarken bazen “çok Londralı” ya da “çok geleneksel” bulunmaktan söz ediyor. Ancak artık bu ikiliği en büyük gücü olarak kabul ediyor. Moda editörlüğü perspektifiyle de, tasarımcıların kendi sesini bulması ve dijital dünyada doğru şekilde anlatmasının kritik olduğunu ekliyor.

Nihan Akari’nin stilini üç kelimeyle tanımlaması ise “Kültürel – Cesur – Zamansız” olarak öne çıkıyor.

Genç tasarımcı, koleksiyonlarıyla ve yaratıcılığıyla “Londra’nın ruhu, İstanbul’un dokunuşu” temasını yaşamaya devam ediyor ve moda dünyasında kendine sağlam bir yer ediniyor.