Dün tamda 30 Ağustosta, ABD Kongresi’nde gündeme gelen yeni yasa teklifleri, Türkiye’ye yönelik silah satışlarını kısıtlamayı ve Kıbrıs’taki Türk askeri varlığını “güvenlik riski” olarak tanımlamayı öngörüyor.
Bu makaleleri boşuna yazmıyorum, gerek UBP içinde, gerekse çevremdeki içte ve dışta güvenlik endişelerimize dair hassasiyetimizi eleştirenlere bu yeni gelişme büyük bir cevap olsun.
ABD’deki Kongre üyeleri JOSH GOTTHEIMER ve DAN GOLDMAN’nın dünkü bu girişimleri, yalnızca Ankara’yı hedef almakla kalmadı, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının güvenlik temelini sarsmayı, garantörlük hakkını tartışmalı hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Kongre üyesi Josh Gottheimer’ın Amerikan Helen Enstitüsü (AHI) ile Helen Amerikan Liderlik Konseyi (HALC) tarafından desteklendiğinide not edeyim.
Tam da böylesi bir dönemde yapılacak olan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi, SIRADAN BİR SEÇİM OLMAKTAN ÇIKTI, bu seçim Kıbrıs Türk halkının geleceğini ve Doğu Akdeniz’in stratejik dengelerini belirleyecek bir dönemeci ifade ediyor. İşte burada sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın yeniden seçilmesi kritik bir anlam kazanıyor.
Sayın Tatar, iki devletli çözüm tezini ve Türkiye’nin garantörlüğünü kararlılıkla savunan tek liderdir.
Onun seçilmemesi durumunda federal çözüm yanlısı kişinin iş başına gelmesi, ABD ve AB’nin hazırladığı izolasyon planlarının önünü açabilir.
Böyle bir tabloda, Kıbrıs Türk halkının meşru güvenlik hakkı “işgal” gibi sunulacak, Türkiye’nin adadaki varlığı zayıflatılacak ve Doğu Akdeniz enerji denkleminde Türk tarafı tamamen devre dışı bırakılacaktır.
Oysa sayın sayın Tatar’ın yeniden seçilmesi, ABD’nin DÜN KONGRESİNDE İFADE ETTİĞİ “Türk ordusunun varlığı güvenlik tehdididir” söylemine verilmiş en güçlü cevaptır.
Bu seçim, Türk halkının garantörlük hakkına sahip çıktığını, Türkiye ile ortak kaderden vazgeçmediğini, milli iradenin Batı’nın dayatmalarına boyun eğmeyeceğini ilan edecektir. Tatar’ın liderliği, sadece bir siyasi tercih değil, Kıbrıs Türk halkı için bir savunma hattıdır.
Sayın Ersin Tatar’ın seçilmesiyle Türkiye’nin askeri varlığı garanti altına alınacak.
KKTC, ABD ve AB’nin izolasyon projelerine karşı güçlü bir duruş sergileyecek ve görüşmeleri en yüksek perdeden açacak.
Türkiye-KKTC iş birliği Doğu Akdeniz’deki enerji oyununda dışlanmayacaktır.
Kıbrıs Türk halkı, kendi güvenliği ve egemenliği konusunda net bir irade ortaya koyacaktır.
ABD’nin Kıbrıs’ta Türk varlığını “güvenlik tehdidi” ilan etmeye çalıştığı bir dönemde sayın Ersin Tatar’ın yeniden seçilmesi, yalnızca milli bir liderin seçilmesi meselesi değil Kıbrıs Türk halkının geleceğini, güvenliğini ve Türkiye ile kader birliğini koruması anlamına geliyor.
Bu seçimin ciddiyetini anlayamayanlara ve seçimi kişiselleştirenlere tekrar hatırlatıyoruz.