Duygusal Kaçınma Nedir?
Duygusal kaçınma, bireyin içsel dünyasında var olan olumsuz duygu, düşünce veya anılardan kaçmak için çeşitli zihinsel ya da davranışsal stratejiler geliştirmesidir. Bu stratejilerden biri de sürekli bir şeylerle meşgul olmaktır. Zihin, “dolu” kaldıkça, birey acı veren hislerle yüzleşme ihtiyacını ötelemiş olur.
Bu durum, özellikle yalnız kalındığında belirginleşir. Kimi insanlar sessizlikte huzur bulurken, kimileri sessizliğin içinde bastırdıkları duygularla karşı karşıya kalmaktan çekinir. Bu nedenle televizyon açık kalır, sosyal medya sürekli kontrol edilir, boş zamanlar plansızca doldurulur. Amaç üretmek değil; hissetmemektir.
Neden Meşgul Olmayı Tercih Ediyoruz?
Toplum, üretkenliği başarıyla, yoğunluğu ise değerli olmakla özdeşleştirmiş durumda. Sanki insan ancak çalıştıkça anlam kazanıyor, ancak koşturdukça kabul görüyor. Bu düşünce biçimi, bireyin kendine durma, dinlenme ya da sadece hissetme hakkı tanımasını zorlaştırıyor. Hâl böyle olunca, yavaşlamak bir ihtiyaç değil; neredeyse bir kusur gibi algılanıyor.
Oysa psikolojik dayanıklılık, sürekli hareket hâlinde olmakla değil; gerektiğinde durup hissedebilmekle de ilgilidir. Kendimizle baş başa kalabildiğimiz, iç dünyamızda olup biteni gözlemleyebildiğimiz anlar, iyileşme ve içsel gelişim için gereklidir.
Bastırılan Duygular Geri Döner
Psikanalitik kurama göre bastırılan her duygu, bilinçdışında yer edinir ve uygun şartlarda geri döner. Bu dönüş, fiziksel rahatsızlıklar, ilişkilerde tekrar eden problemler ya da ani duygusal taşmalar şeklinde olabilir. Sürekli meşguliyet, bu duyguların yüzeye çıkmasını geciktirse de, onları ortadan kaldırmaz.
Örneğin; çocuklukta yaşanan ihmal duygusu bastırılmışsa, yetişkinlikte kişinin yakın ilişkilerde sürekli “yetememe” ya da “sevilmeme” hissiyle baş göstermesi olasıdır. Ancak kişi meşgul kalmayı seçtiğinde bu duyguları sorgulamak yerine onlardan uzaklaşır. Böylece semptomlar yüzeyde yokmuş gibi görünür, fakat altta işlerliğini sürdürür.
Ne Yapmalı?
Öncelikle birey, sürekli meşgul olma hâlinin gerçekten üretkenliğe mi, yoksa duygulardan kaçışa mı hizmet ettiğini fark etmelidir. Bu farkındalık, psikolojik gelişimin ilk adımıdır. Kendi içsel sessizliğini tolere edemeyen biri, dış dünyadaki hiçbir gürültüyle huzur bulamaz.
İkinci olarak, psikolojik destek almak, bireyin bu farkındalığı daha derinlemesine işlemesine yardımcı olabilir. Terapötik süreçte kişi, kaçtığı duygularla yüzleşme cesaretini kazanır. Bu yüzleşme ise uzun vadede içsel özgürlük sağlar.
Ayrıca toplumun “sürekli üretmelisin” baskısı karşısında bireylerin sınır koymayı öğrenmesi önemlidir. Kendine vakit ayırmak, yavaşlamak ve zaman zaman hiçbir şey yapmamak; sadece bir ihtiyaç değil, bir psikolojik sağlık göstergesidir.
Sonuç
Sürekli meşgul olmak, dışarıdan bakıldığında güçlü ve organize bir yaşamın göstergesi gibi görünebilir. Ancak bu durumun arkasında bastırılmış duygular, korkular ve yüzleşilememiş geçmişler varsa, meşguliyet bir başarı değil, bir kaçış hâline gelir.
Psikolojik iyilik hâli; sadece üretmekle değil, hissetmekle, durabilmekle ve iç dünyayla temas kurabilmekle mümkündür. Bugün bir an durun ve kendinize şu soruyu sorun:
“Gerçekten meşgul müyüm, yoksa sadece kaçıyor muyum?”
Son Söz
“Ne kadar hızlı gidersen git, kendinden kaçamazsın.”
– Lao Tzu