Bir çoğunuz bu başlığı görünce “ne alaka” demiştir.

Alakası yok mu..?

Bir ülke düşünün ki, basının özgürlüğü hala tartışılıyor.

Ve o ülkede güpegündüz bir avukat vuruluyor.

Sebebi her ne olursa olsun kabul edilemez bir durum.

Olayın zanlısının havaalanında yakalanması da ayrı bir enteresanlık.

Ama esas mesele ülkenin asayiş durumunda gelmiş olduğu son nokta.

Düşünün ki, bir sabah uyanıyorsunuz, haberlerde “avukat vuruldu” manşetleri.

Ve sonra sayfayı çevirip diğer haberlere bakıyorsunuz.

Hayat devam ediyor.

Vurulma olayı “vaka-i adiye” oluverdi bir anda.

Alıştık artık böylesi durumlara.

Okuyoruz, sonra geçip gidiyoruz.

Ülke asayişinin geldiği durumdan daha vahim olan da budur.

Aldırmıyoruz, gereken tepkiyi göstermiyoruz.

Toplumsal tepki önemlidir ve biz bunu kaybettik.

Her şeye atarlayan toplum, asayiş konularında sessizliğe büründü.

Kabullendi..

Kabullendik..

Hepimiz..

Önce bunu düzeltmeliyiz.

Toplumsal refleksimizi yeniden tesis etmeliyiz.

Eğer bu olsaydı, sadece basın özgürlüğünü kutlayarak geçirmezdik koskoca bir günü.

Çok geç olmadan, iş işten geçmeden..