Üniversite yıllarımdan aklımda kalan ilk şey Sevgili Hocam Herkül Milas’ın “bilmiyorum demekten korkmayın” sözleri olmuştu.

Bir gün sınıfta bir konuyu konuşurken sorduğu bir soruya verdiğimiz, daha doğrusu vermeye çalıştığımız, yanıtlar üzerine bunu söylemişti.

Bilmediğimiz halde cevap veriyor, resmen sallıyorduk.

Herkül Hocam da “bilmiyorum desenize” deyivermişti.

Sokrates’in “Bildiğim bir şey varsa o da bir şey bilmediğimdir” sözünü hatırlatmış ve “eğer ilk önce neyi bilmediğinizi öğrenirseniz bildikleriniz o zaman işe yaramaya ve yeni şeyler öğrenmeye başlarsınız” diye eklemişti.

O gün bugündür aklımda tutarım hep bu anekdotu.

Ve bilmediğim bir şeyle karşılaştığımda da “bilmiyorum” diyorum.

Bugüne kadar çok faydasını gördüm.

En başta, bilmediklerimi öğrenme fırsatım oldu.

Diğer yandan, bilmediğim halde konuşmaya devam ederek saçmalamaktan ve komik duruma düşmekten de kurtuldum.

İşin temelinde yatan yegane unsur kişinin kendi gerçekleriyle yüzleşmesidir.

Her bireyin bunu yapabilmesi lazımdır.

Hem de her konuda.

Ama özellikle de bildiklerimiz ve yapabildiklerimiz konusunda.

Veya, bilmediklerimiz ve yapamadıklarımız konusunda.

Ne yazık ki bu noktada ciddi sıkıntıları olan bir çok insan tanıyorum.

Bunların çoğu siyasetçi.

Ülkemizde siyaseti “bilmek” ya da “yapabilmek” ekseninde görmeyen siyasetçiler var.

Karşılarına bilmedikleri bir konu çıktığında, bilmediklerini aslında iyi bilmelerine rağmen böyle davranmıyorlar.

Ve yollarına biliyormuş gibi davranarak devam ediyorlar.

Bunu hep yapıyorlar.

Yapamadıkları işler karşısında da aynı davranış hakim.

Yapamadıkları işleri yapabiliyormuş gibi davranmaya devam ediyorlar.

Oysa önce kendilerine sonra da bize, yani topluma samimi davranıp bu gibi durumlarda “bilmiyorum” ya da “ben bu işi yapamıyorum” deseler her şey daha farklı olacak.

Her şey çok kolay olacak.

Hem onlar açısından hem de bizler açısından.

Ama yapmıyorlar.

Bunun yerine daha fazla konuşarak durumu kurtarmaya çalışıyorlar.

Bilmiyorlar ki kurtaramıyorlar.

Sadece halkın nazarında değer kaybediyorlar.

Ama daha da önemlisi bize zaman kaybettiriyorlar.

Bilmedikleri bir şeyle karşılaştıklarında “bilmiyorum”, beceremedikleri bir iş karşısında da “ben bu işi yapamıyorum” diyebilselerdi hayat hepimiz için çok daha farklı olacaktı.

Bugün çok daha güzel bir konumda olacaktık.

Hepimiz...

Ama değiliz..

Çünkü yapmadılar, yapamadıklarını da kabullenmiyorlar..

O zaman iş başa düşüyor.

Onlar bunu söylemiyorsa, biz onlara söylemeliyiz.

Hem de ilk fırsatta..!