“Adam gibi acılardır adam eden adamı” demişti Yılmaz Erdoğan.

Çok fazla ata erkil bir ifade olmasına rağmen son derece isabetli bulduğum bir mısradır.

Ergenlikten yetişkinliğe geçiş son derece meşakkatli bir evredir.

Hepimiz yaşadık.

Yaşamayanlar zaten bu satırları okumuyordur.

Acı ama gerçek, onların ilgi alanında değil yazdıklarım.

İnsanoğlu her zaman nedense çocukluğuna özlem duyar.

Hatta o çocukluğuna yönelik hasretine dahil ettiğimiz geçmiş bayramları “nerede o eski bayramlar” diyerek anarız.

Aslında çocukluğumuzdur özlediğimiz.

Gençliğimize dair çok fazla hasret çekmeyiz.

Yüksek ihtimalle buna sebep ergenlik çağımızdır.

Herkesle kavga ettiğimiz, herkese karşı olduğumuz ve kimsenin bizi “anlamadığı” o malum dönem.

Başa bela yıllar.

Ama esasında da o yıllardır bizi hayata adapte eden.

O yıllardaki kaygılarımız ve kavgalarımız bir yerde ikinci bir doğum sancısıdır.

Analarımızın bizi doğururken çektiği sancıları sonrasında bizler de belli senelerin sonrasında hayatı öz benliğimizde çektiğimiz sancılar ile karşılarız.

Ve bu sancıların ardından kişiliğimiz, kimliğimiz oluşur.

O nedenle de eğitimciler bu döneme büyük önem verirler.

İnsan hayatındaki en belirleyici dönemdir çünkü.

Ergenlik...

Adolesan evre...

Herkesle kavga ederiz.

Her şeye karşı çıkarız.

Annemizle babamızla tartışır, kardeşlerimizle kavga eder arkadaşlarımıza küseriz.

Karşımıza çıkanı yakarız, yıkarız..

Kimseyi dinlemeyiz.

Hiçbir şeye de kulak vermeyiz.

Sonra bir gün aniden bir şey olur ve her şey değişir.

Genellikle de acı veren bir olaydır bu.

En başta yazdığım durum oluşur.

Doğa kanunu gibi bir olaydır.

Başımıza saksı düşer.

Sakinleşiriz.

İnsanlara bakış açımız değişir.

Kimileri buna “büyümek” demektedir.

Olgunlaşmaya başlarız.

Farkında olmadan aradığımız kimliğimizi bulmaya başlarız.

Değer yargılarımız bile değişir.

Aslında hayat bizler için o günden sonra başlamış olur...

Aynı şeyleri yaşıyoruz devlet olarak, ülke olarak.

Benim için ülke de devlet de aynı şeydir.

Benim ülkem de, benim devletim de ergenliğini yaşadı.

Bir süre öncesine kadar.

Herkesle kavga ettik.

Tartıştık, karşı çıktık, beğenmedik.

Bir yerde, kimlik arayışı buhranına girdik de diyebiliriz.

Ama öyle bir gün geldi ki...

İçimiz yandı...

Bir anda “büyüdük” hepimiz de..

Bir devletin ergenlik süreci de bu acıyla sona ermiş oldu.

Olgunlaştık, kenetlendik.

Artık daha farklı bir süreçteyiz.

Birbirimize olan tavırlarımız da değişecektir.

Hemen olmaz.

Ama olacak.

Ergenlikten çıktık..

Hayat yeni başlıyor..

Yeni bir hayat başlıyor..