Tekerleme gibi bir başlık oldu.

Açık olarak yazmayınca böyle oldu.

“Birleşmiş Milletler ya da Avrupa Birliği” desek de olurdu.

Ama kısa yazmayı tercih ettim, böyle oldu.

Ülke olarak farklı bir döneme doğru seyretmekteyiz.

Güney Kıbrıs’ta değişen liderlikle birlikte Kıbrıs sorununun yeniden müzakere sürecine çekilmek istendiği artık aşikar olmuş bir halde.

Rum Başkan Hristodulidis belli ki süreci AB çatısı altına taşımaya niyetli.

Ve de kararlı.

AB koridorlarında bunun için fink atan Rum diplomat sayısında ciddi bir artış olduğunu duymaktayız.

Ama tabii bunu yaparken BM’yi de devre dışı bırakmıyorlar.

BM’nin kriterleri ile devrede olduğu ancak belirleyici faktörün de AB olacağı bir süreç için çalışmaktalar.

Yani, BM’nin artık eğilip bükülmekten tanınmaz hale gelmiş olan “federal çözüm” kriterini esas alıp, iki bölgeli ve iki toplumlu kısmını da AB kriterleri ile sulandıracakları bir model için zemin hazırlamaktalar.

Bunun için adımlarını sıklaştırdıklarını ve ciddi sayılabilecek bir mesafe kat ettiklerini belirtmeden geçmeyelim.

Peki onlar bunun için çalışırken biz ne yapıyoruz..?

Koskocaman bir hiç..!

Hiçbir şey yapmıyoruz..

Atalet çökmüş üzerimize.

Kendi yarı sahamızda ve kandi aramızda paslaşıyoruz.

“Eşit egemen” olanlar ile “federal” olanlar arasında gidip gelmekteyiz.

Daha henüz ne istediğimize bile karar vermiş değiliz.

Evet, eşit egemen ve iki devletli bir model şu anki resmi politikamız.

Ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından da desteklenmekte.

Ama dikkat çekmek gereken çok önemli bir nokta var.

Bu yeni politika muhalefet tarafından “hükümet politikası” olarak gösteriliyor.

Ve oldukça ciddi sayılacak bir halk kitlesi tarafından da bu kabul görmüş durumda.

Bunun üzerine gidilmesi şart.

Öte yandan halkta federasyon olacağına inanç da çok fazla değil.

Zaten halkın derdi de bu değil.

KKTC’de insanlar ağırlıklı olarak ekonomik konulara dikkat kesilmiş bir halde.

Hal böyleyken Kıbrıs sorununda yeni bir ivme yakalamak çok kolay olmayacak.

Görünen o ki Rum tarafının başlatacağı sürece biz daha sonra dahil olacağız.

Yani, tren hareket edecek, epeyce bir yol alacak ve ancak sonraki istasyonlarda bu yolculuğa dahil olacağız.

Kısaca söylemek gerekirse, biz bu treni kaçırdık.

Hem de daha hareket bile etmeden.

Biletler dağıtıldı.

Bizde bilet yok.

Sadece konuşuyoruz.

En azından bir karar vermeliyiz.

BM mi yoksa AB mi diye..

İkisi de olmaz diye bir seçenek yok..

Bunu kabullenmeli ve seçeceğimiz dala asılmalıyız..

Yoksa o tren üzerimizden geçecek..