Netflix’i açtım bu sabah…

Sevgili Yıldız Kenter için yapılmış “Caniko” belgeseli çıktı karşıma…

Ve döküldü Yıldız Kenter’in ağzından Nazım Hikmet’e ait aşağıdaki kelimeler…

Öyle içten, öyle duygu yüklü bir tavırla…

Kenetlendim televizyonun karşısında….

Paylaşmak geldi içimden bu sözlerin bir kısmını…

Biraz Yıldızca, biraz Nazımca…

……..

Bütün taşlar gibi vekarlı,
Hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
Bütün yük hayvanları gibi battal, ağır
Ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli, hafif,
Sütlü memeler gibi yüklü,
Tabiat gibi cesur
Ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
Bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
…………….

 

 

Ellerimizin üstünde duruyor bu Dünya…

Bizim ellerimizin….

Bizimle birlikte değişebilen…

Bizimle şekillenen…

Cesur olması gereken…

Yorgunluk çizgileri beliren ellerimizde…

Her bir çizginin hikayesiyle…

Benim, senin, onun elleri…

Ne kadar çok…

Ne kadar emek dolu…

Ne kadar “yapabilirim” diyen…

Dünya’yı kucaklayan ve Dünya’yı kaldıran…

Sadece biraz istek ve biraz umutla…

Yalandan arındırılmış…

Dürüstlük savaşıyla….