Jeopolitik önemini tarih boyunca sürdüren Doğu Akdeniz, son dönemdeki petrol ve doğalgaz keşifleri ile birlikte dikkatleri üzerine çeken bir bölge konumunu almıştır. Doğu Akdeniz’in doğal gaz rezervleri bölgesel rekabetleri alevlendirmeye devam ediyor. Doğal kaynakların devletler arası işbirliğini teşvik edeceği beklentilerinin aksine doğal gaz keşifleri bölgedeki ihtilafları şiddetlendirdi ve yeni gerginlikler yarattı.

Gaz keşiflerinin teşvik ettiği ekonomik ortaklıklar politik-askeri ittifaklara evirildikçe, Akdeniz’deki rekabet görünür şekilde jeopolitik hale geldi. Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler ile ilgili olarak devletler bir takım stratejiler geliştirmekte ve var olan hidrokarbon yataklarının işletilmesi noktasında uluslararası hukuka uygun davrandıklarını iddia etmektedirler. Başta Türkiye ve GKRY ile yaşanan gerilim, diğer devletlerin de konuya bir şekilde taraf olmasıyla uluslararası bir sorun halini almıştır.

Doğu Akdeniz bölgesinde yaşanan gelişmeler son dönemde önemini daha da arttırmış ve uluslararası aktörler bölgeyle daha fazla ilgilenir duruma gelmişlerdir. Bölgede yaşanan gelişmeler nedeniyle Türkiye'nin ya da KKTC'nin bölge ile ilgili var olan haklarını muhafaza etmesi ve bu haklarına göre hareket etmesi kaçınılmazdır.

Doğu Akdeniz’de keşfedilen bu doğalgaz rezervleri dogal gazda dışa bağımlı olan bölge aktörlerinin ekonomileri ve enerji güvenlikleri için önemli bir kazanç imkânı sunarken, bu devletlerin uluslararası sistem içerisinde siyasi ağırlıklarını artırmaları için de değerli bir fırsat oluşturmaktadır.

Keşfedilen doğalgaz rezervlerinin sunduğu fırsatlar bölge devletlerinin ilgisini artırmış, kaynakların paylaşımında aktörler arasında oluşan rekabet ve üstünlük sağlama mücadelesi bölge güvenliğine direkt olarak etki etmiştir. Keza Türkiye ve KKTC’nin TPAO’ya verdiği arama ruhsatları, GKRY’nin ilanettiği 13 adet ruhsat sahasından yedisi ile ortak alan üzerinde kesişmektedir. Bu durum bölge aktörlerinin öncelikle kendi aralarında olumsuz bir diplomasi oluştururken,Yunanistan ve GKRY gibi devletlerin küresel aktörlerin desteğini sağlamak için konuyu uluslararası bir arenaya taşıması da bölge içerisindeki gerilimi artırmaktadır.

 

Toplam 10 milyar Euro’ya mal olması beklenen hat için 2 Ocak 2020 tarihinde Atina’da İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin katılımı ile sözleşme imzalandı. 19 Temmuz 2020 tarihinde İsrail hükümeti projeyi onayladı. Ancak, 2022 yılı başında ABD’nin bu boru hattının ekonomik olmadığını açıklaması ve desteğini çekmesi ile uzun yıllardır üzerine plan yapılan bu proje  adeta çöktü. Aslında ABD’nin 2023’te petrol ve doğalgaz’da net ihrcatçı olma hesaplarını bilenler için bu gelişme sürpriz değildi. ABD Kongresi AB’nin Rusya Gazında bağımlılığını azaltmak için ilk raporunu bundan yaklaşık 7 yıl önce hazırlatmıştı. Bu planlar hazırlanmış ve koşulların olgunlaşması bekleniyordu.

Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş  enerji fiyatlarının da dünya çapında rekor düzeylere fırlamasında rol oynadı. Bu durum net ihracatçı olmak isteyen ABD nin planlarına çok uygun düştü. Ayrıca AB’nin Rusya ya olan bağımlılığının azaltılması için en uygun ortamı sağladı. Ukrayna’nın işgali AB’yi Rusya doğal gazını bu yılın sonuna kadar üçte iki oranında kesme kararına zorladı. Bunda en etkili rolü bu konuya uzun yıllardır hazırlık yapan ABD oynadı.

Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği (AB)’nin Rus gazına olan bağımlılığını sadece bir yılda üçte iki oranında azaltmak için tasarlanmış yeni bir enerji yol haritası belirledi. 

Plan, tüm Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığın 2030’dan “çok önce” sona erdirilmesini öngörüyor. AB ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları, biyogaz ve hidrojen kullanımında büyük bir artış öneriyor. Bu arada AB, ABD ile yeni bir LNG(sıvılaştırılmış doğal gaz) anlaşması imzaladı.

 -163 derecede yüksek basınçla sıkıştırılıp 600 kez hacmi küçültülerek  sıvılaştırılan  doğal gaz gemilerle taşınıp limanlardaki tekrar gazlaştırma tesislerinde doğal gaza çevriliyor ve şebekeye basılıyor. Anlaşmaya göre ABD, bu yılın sonuna kadar AB’ye, daha önce yapılmış anlaşmalara ilaveten en az 15 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaz daha satacak. Böylece AB’ye kendi LNG ihracatını arttırırken bu işi aynı zamanda  Rusya’nınAB’nin LNG pazarındaki payını da sıfırlamış olarak gerçekleştirecek. Bu durumda ABD her durumda kazançlı olacak.

ABD, AB‘nin LNG pazarına 2017 yılında girmiş ve 2020'den itibaren pazardaki payını hızla arttırmıştı.

İngiltere dahil halen AB’de toplam 23 adet büyük LNG terminali mevcut. Ancak  birçok AB ülkesi 2012-2020 arasında  LNG terminallerindeki kapasitenin sadece üçte birini kullanmış . Bunun anlamı bu ülkeler LNG ithalatını arttırmaya hazır durumda. Bunun yanısıra AB’nin LNG terminali sayısı ABD’nin desteği ile hızla arttırılabilir.

2021 yılında AB ülkelerinin yıllık toplam doğal gaz ihtiyacının %40’ı olan 216 milyar metreküp doğal gaz  Rusya’dan sağlandı Gazın %22’si Norveçten, %18’i de Cezayir ve Libya’dan ithal edildi. Toplam gazın %22’si LNG olarak geldi.

Gelişmeler Rusya Ukrayna savaşının uzatılacağını gösteriyor. Bu durumda AB’nin Rusya’ya  doğal gaz Bağımlılığının azaltılması kararı kesin olarak uygulanacak. AB Komisyonunun çözümü içinde ABD’den LNG temininin artması, Norveç’in üretimi arttırması, Cezayir ve Libya’dan ithalatın arttırılması, yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi ve enerji verimliliği gibi çok yönlü bir plan var.

AB’nin hedefi 2030 itibariyle enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji kullanımı yoluyla, bugüne göre 170 milyar metreküp daha az doğal gaz kullanmak. Bu 170 milyar metreküp, ABD’den alınacak 50 milyar metreküp doğal gazla birleşince, Rusya’ya enerji bağımlılığının 2030’a kadar tamamen son bulması umuluyor.

Doğu Akdeniz’in doğalgazının AB’ye  iletim hattı hazır olsa idi buradan temin edilecek gaz tam zamanında ve belki de kapasite arttırılarak işe yarayacaktı. Şimdi acil çözüm için Mısır’daki tesisten LNG gemileri ile takviye gaz temin edilebilir. Bu projede İsrail de olduğu için İsrail Gazı bir şekilde AB’ye ulaşmış olur. LNG  Gemileri ile AB’ye gaz temini sistemi kurulursa bu sistem hızla geliştirilebilir.

Ayrıca FSRU olarak bilinen gemiler (Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi) de bu sistemin gelişmesine büyük imkan sağlıyor. Bu gemiler  bünyesinde yer alan depolar ile LNG depolanmasını, depolanan LNG’nin gazlaştırılmasını ve yüksek basınçla ana iletim hattına iletilmesini sağlıyor.Türkiye’de de üç adet var.

26 Nisan 2022 tarihli Die Welt gazetesinin  haberine göre Almanya da LNG için harekete geçti. Almanya’da 2023 yılının başında yıllık 5 milyar m3 kapasiteli yüzer bir LNG terminali  devreye girecek. Bugünlerde basına yansıyan bir başka haberde Almanya’nın, LNG ithalatını artırabilmek için 3 yüzer LNG terminali kiraladığı ve  dördüncü yüzer LNG terminalini kiralamayı da değerlendirdiği yer aldı. Almanya Maliye Bakanlığının, gelecek 10 yılda 4 LNG terminali için 3 milyar euro harcayacağından ve bu terminallerin 2022-2023 kışında faaliyete geçebileceklerinden söz ediliyor.

AB’de LNG alanındaki  bu gelişmelerle birlikte gözden düşen East-Med  boru hattının AB için bir alternatif olmasını hemen hemen bitirmiş ve Doğu Akdeniz’in gazının yakın gelecekte AB’ye büyük ihtimalle hem LNG olarak hem de İsrail ve Türkiyedeki mevcut hatlar üzerinden ulaşması ihtimalini arttırmaktadır. Doğu  Akdeniz’in sürekli hareket halindeki tarihi bugün de aynı hareketlilikle sürmektedir. Bunun en önemli nedeni Akdeniz’in tarih boyunca sürekli artan jeopolitik önemidir. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol kaynakları bu jeopolitik öneme enerji politiği de eklemiştir.

Son dönemde bu alanda da hızlı değişimler gerçekleşmiştir. Doğu Akdeniz’in gaz politiğinin ekseni olacak olan East-Med. boru hattı yerine yeni alternatif İsrail ve Türkiye planlanmaktadır. Yeni hattın Türkiye üzerinden geçmesi en ekonomik çözüm iken bu alternatif bugüne kadar bölgedeki uluslararası ilişkilerinin politik eşiklerini aşamamıştır. Bu eşikler bugün de tam olarak ortadan kalkmış değildir fakat Doğu Akdeniz’de radikal karakterli ve çok değişken uluslararası ilişkiler ile çok kritik bir güvenlik dengesi mevcuttur. Boru hattı yapılacaksa yine Türkiye’den geçecektir.

Doğu Akdeniz ve Türkiye aynı zamanda Orta Doğunun Arabistan yarımadasının  sahilidir. Bu nedenle Doğu Akdeniz dün olduğu gibi bugün de üzerine sürekli yeni hesaplar yapılan bir coğrafyadır. Bu nedenle bu bölgeye yönelik stratejik öngörülerin lokal, bölgesel ve küresel ölçekteki gelişmeleri ve birçok bölgesel değişkeni ve bunların hızla değişme ihtimalini dikkate alması gerekir.

Doğu Akdeniz’de zamanın ruhu çok etkili bir faktördür. Bu bölgede zamanında harekete geçme konusunda geç kalan daima haksız çıkar ancak erken davranan ülkelerin de sürekli kazandığını söylemek güçtür. Doğu Akdeniz’de diplomasisinin  kendine özgü altın kuralları vardır. Doğu Akdeniz’de kazanmak  önce kazanılmış haklarınızı korumaktan başlar.