Ege’deki çok sıcak gelişmelerin sorumluları dünya kamuoyu önünde bellidir.

İhlal ettikleri ve ettirdikleri kurallarla kendi kendilerini de dünya ve bölge barışını da tehlikeye attıklarının ne kadar farkında oldukları da meçhul.

Siz tüm anlaşmalara aykırı olarak hak-hukuk çiğneyeceksiniz, sonra da kalkıp komik bir şekilde Türkiye’nin Yunanistan’ı tehdit ettiğini söyleyeceksiniz.

Bu çifte standartlık, hukuksuzluk ve tarafsızlık ilkesinin ihlali ile eşdeğerdir.

Yıllardan beri Ege’de, özellikle Adalar Denizi’nde ve 12 Adalar’da statükoya aykırı bir şekilde adaları askerleştirip buraları ABD güdümünde askeri bölgeler haline getirip gerginlik stratejisini oynayan Yunanistan, oynatan ise ABD’dir.

Ege’deki paradoksun temelde emperyalist güçlerin emelleri ile maşa devletçik Yunanistan’ın maksimalist talepleri üzerine atılmıştır.

Tarihte farklı güçlerin kanatları altında çeşitli provokatif eylemlerde bulunan Yunanistan’ın cezasız kalan ve şımartılan bu hareketleri artık bir son bulmalı ve dengelerle ülkelerin milli güvenlikleri kontrol edilebilmelidir.

Kurulduğundan beri topraklarını hiç savaşmadan 11 kez büyüten Yunanistan (zaten savaşsa coğrafyasını küçültecek) Ege’yi bir Yunan gölü haline dönüştürmek arzusundan da bir an önce vazgeçmelidir.

Karasularını 12 mile çıkarmak istemesi de bu hayalinin bir ürünüdür.

Aklı sıra yüzde 65 Ege’ye sahip 12’nci kez büyümeye teşebbüs edecektir.

Bu durum TBMM tarafından açıkca Casus Belli (savaş sebebi) olarak kabul edileceği deklere edilmiştir.

AB, ABD ve NATO’ya bir kaç söz etmek gerekir.

Bu adaletsizlikten ve ateşle oynama inadından, ilkesiz taraflı tutumunuzdan vazgeçin.

Vazgeçin ve fabrika ayarlarınıza geri dönünüz.

Kendi kurumsal yapınıza ve omurganıza da zarar vermekten kurtulmuş olursunuz.

Ege Denizi’nde her zamankinden daha çok barışa, huzura ve istikrara ihtiyaç vardır.

İyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde mevcut problem sahaları diplomasi ve diyalog yolu ile çözülmesi yolunda başta ABD ve batılı aktörler ve taraflar ciddi adımlar atılmasını teşvik etmeli ve yardımcı olmalıdır.

Barış, barış demekle, lafla ya da tutarsız tehlikeli hareketlerle olmaz.

Ulusal çıkarlardan ziyade insanlığın huzur ve menfaatini düşünerek ve gerçekçi, inanılır adımlar atarak barış iklimine katkı koyabilirsiniz.    

Maalesef gelinen bu aşamada kavramlar kelime anlamı dışında herhangi bir şey ifade etmiyor.

Batı-Atlantik ve onların maşası artık yolunu belirlemelidir.

Ya akıl-mantık-barış-hak-hukuk yolu, ya da kendilerini de ülkelerini de çok zor dönemeçlere sokacak macera yolu.

Hangi yol seçlirse seçilsin daha güçlü bir bölge barışının tesisi ve caydırıcılığı ve zorlayıcı diplomasinin sonuç odaklı olabilmesi için Türkiye’nin hareket tarzları ve staretejik yaklaşımları kapsamında;

Özgüce (milli güç) güvenecek,

İç cephe ve dinamiklerini sağlam tutacak,

İttifaklar teşkil ederek ortak çıkarları tecelli edecek,

Savunma sanayi hamlelerini ileriye taşıyacak planlama programlarını ve yeni siyasi projeleri hayata geçirecek tedbirler dizisini ve paketini içte ve dışta tatbik etme yoluna gidilmelidir.

Sağlıklı ve huzurlu zamanlar sizlerle olsun...