Eğitim ortamı ve eğitim yardımcı malzemeleri ideal şartlarda olması arzu edilirken bazen elde olmayan nedenler ile ve yaşanan büyük felaketler sebebiyle ara verilebilir, aksayabilir ya da olması gerektiği gibi olmayabilir.

Yaşadığımız deprem felaketi bizlere birçok konularda pahalı dersler almamızı sağlamıştır.

İkamesi olmayan, telafi edilemeyen iki şey vardır.

Geçen zaman ve yitirilen canlar.

Yani, insan ve zaman faktörleri yedeği olmayan ve iyi değerlendirilmesi ve insanın iyi kaliteli bir öğretim ortamından geçirilmesi ve yetiştirilmesi toplumları ve sorumluların en önemli, en birincil görevidir.

Deprem zaten en büyük travma, canlarımızı alıp gitmiştir.

Geride telafisi mümkün olmayan acılar ve problemler bırakmıştır.

Hangi güç, hangi süper ülke olursa olsun böylesi büyük bir felaket karşısında toparlanması ve normal hayata dönmesi kolay olmayacaktır.

Geçiş döneminin aşılması ve toplumsal dinamiklerin tam olarak yerine oturması için eğitim ve eğitim ortamı tüm unsurları ile büyük önem arz etmektedir.

O halde eğitimi bekletmeden mevcut şartlar altında öğrenci ve öğretmen ile idarecileri okul ortamına yakın koşullarda devam ettirilmesi ve ilk fırsatta sağlam binalarda ve güvenli ortamlarda eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi çocuklarımızın kayıplarının giderilmesi ve geleceklerinin planlanması ve psikolojik yapılarının sosyolojik olarak da uyum içerisinde olması gerekli ve yararlı olmasını sağlayacaktır.      

Öğrenci demek çocuk demek, çocuk demek ise gelecek, neşe ve insana yapılan yatırım demektir.

Çok kısa süreliğine insan hayatından daha değerli hiçbir hususun olamayacağı gerçeğinden hareketle, eğitim düzeni ve ortamının bazı okullarımızda çadır sistemi içerisinde devam etmesine yönelik eleştiriler bir noktaya kadar haklı olabilir.

Ancak bu yavrularımızın da eğitimlerinin okul sınırları ve atmosferi içerisinde devam edecek olması kötünün iyisi anlayışı ile bu duruma da hak vermek gerekir diye düşünüyorum.

2000 civarı öğrencimiz 250 civarı öğretmenimiz söz konusu ordugah düzeni ve çadır okul çatısı altında eğitimlerinin de icra edilmesi noktasında anlayış gösterip yardımcı olmamız da gerekir.

Huzursuzluk ve gerginlik çıkarmadan, stressiz ve kısmen rahat bir ortamda bilimsel öğrenmelerinin de sağlanması çocuklarımız için her açıdan ama hiç yoktan daha uygun olacaktır.

Sonuç itibarıyle, insan hayatının önem ve önceliği ile eğitimin önem ve önceliği arasında bir balans ayarı yapılıp, dengelerin ve eğitim dinamiklerinin kamu vicdanı ve düzeni ile paralel kılınması, bundan sonraki süreç içerisinde hayati öneme sahip olacaktır.