Sol cenah dün Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına balıklama daldı deyim yerindeyse. “Müzakerelere döneriz” dedi Erdoğan. Ve birileri bunu “Federasyon” temeline dönüş olarak algıladı.

Hatta işi “Erdoğan Ersin Tatar’ı sildi” ye kadar getiren bile oldu. Şaşırmamak elde değil. Ya bu arkadaşlar okuduklarını anlamıyorlar yada Erdoğan’ı hiç tanımıyorlar.

Ne dedi özetle Erdoğan;

“Biz adanın gerçekleri temelinde hiçbir zaman çözümden kaçmadık. Kıbrıs adasının kalıcı ve adil barışa kavuşması için elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz. Bu konudaki samimiyetimizi Annan Planı dahil şimdiye kadar ki, tüm süreçlerde gösterdik, gerekirse yine gösteririz. Bunun için karşımızdakilerinin de dayatmalarda ısrar etmek yerine sahadaki durumu kabullenmesi gerektiği açıktır.”

Crans Montana'da Rum tarafının masayı terk etmesi ile sona eren federasyon temelinde bir müzakere sürecine geri dönmek artık mümkün değildir.

Bunu hem Sayın Erdoğan hem de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar defalarca dile getirmiştir. O tarihten beri söylenen Ada’da “iki Devlet” gerçeği olduğu ve bu gerçek ışığında “eşit” ve “adil” bir çözümün mümkün olabileceğidir.

Ve bu konuda son olarak net olarak söyleyelim, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yanındadır ve desteği tamdır. Bunun aksini iddia eden varsa gelsin buyursun tartışalım.

 

“Özersay müzakere heyetine döner mi?”

Diğer önemli bir konu ise Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın Özel Temsilcisi ve müzakere heyeti üyesi Ergün Olgun, görevinden ayrıldığını açıklaması ile başlayan tartışmalar.

Ergün Olgun’un yerine bazıları Kudret Özersay ismini zikretmeye başladı son günlerde. Bir kere bu pek mümkün gözükmüyor. Neticede halı hazırda Halkın Partisinin Genel Başkanlığı görevini yürütmekte Özersay.

Bu görevi bir parti başkanına verilmesi doğru olmaz. Özersay, hem parti başkanlığı yapacak hem de müzakere heyetini yönetecek, bu mümkün değildir.  Dolasıyla bu konuda da sol cenah boş yapıyor.

“Herkese cevap vermek zorunda değiliz”

Türkiye’de bir sendikacı bir laf etmiş. Vay efendim Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı buna neden cevap vermemiş. Yahu 80 Milyonluk Türkiye’de her laf söyleyene buradan cevap yetiştirmek zorunda mıyız?

Sonra işe birde şu açıdan bakalım, buradan da her gün birileri çıkıp Türkiye’ye yönelik hakaretler yağdırıyor. Hiç Türkiye basınında gördünüz mü? Cumhurbaşkanına, Başbakanına, bakanlarına “şuna cevap verin” diyen birilerini.

Hani biz çok demokrattık. Düşünce özgürlüğü falan. Ne oldu? Siz yapınca iyi de başkası yapınca neden bu kadar gocundunuz ki?