Günümüz muharebe sahasında ve ülkelerin harekat alanlarında icra edilen ve edilecek operasyonlarda üç boyutlu ortamda en etkin sonuç alıcı ve caydırıcı güç kapsamında hava kuvvetlerinin önemi ve gücü günden güne artmaktadır.

Buna istinaden hava gücüne teknik ve taktik olarak ülkelerin büyük ilgi gösterdikleri ve diğer iki boyutlu alanı doğrudan etkileyen havada üstün olma anlayışı yaşanan gelişmeler ışığında açıkça kendisini göstermektedir.

Hava teknolojisini, harp silah ve araçlarını geliştirmek muharebe sahasına derinlik kazandırmak hava hakimiyetini idame ettirmek hava konseptinin esasını ve ruhunu teşkil etmektedir.

Bu durum çerçevesinde İHA-SİHA teknolojileri baş döndürücü bir hızla gelişim göstermektedir.

Türkiye bu alanda örnek bir ülke konumundadır.

Gerek havada, gerekse denizde ve karada insansız araçların amaçlarına uygun kullanılması ve gerekli etkilerin sağlanmasında dünyaya rol model olmuştur.

Bu sayede terörle mücadelede sonuç odaklı hareket etme konusunda çok önemli aşamalar kaydetmiştir.

Hedeflerin analizi ve tespiti mutlak doğruluk ile yapılmış ve operasyon dışında kalan masum insanlara ve çevreye zarar verme hususu da titizlikle engellenmiştir.

Şimdi de Pençe-Kılıç Operasyonu ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve en etkili hava harekatı 50 uçaklık paket ile terörist inlerine ve hedeflerine icra edilmiştir.

Maksat bu belayı kaynağında yok etmektir.

Ayrıca bu insanlığın baş belası olan terörle mücadelede Türkiye’nin azim, irade ve kararlılığını sonuna kadar vurgulamaktır.

Hedef listesinde belirlenen terörist hedefler mutlak bir doğruluk büyük bir hassasiyetle etkisiz hale getirilmiştir.

Ortak mücadele bağlamında verilen sözleri tutmayan ilgili malum aktörler; Türkiye’yi kendi işini kendisinin görmesini sağlamak durumunda bırakmışlardır.

Son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar Türkiye bu konuda ne gerekiyor ise tereddütsüz yapacaktır.

Zaten sahada yaşanan sıcak gelişmeler de bunu tespit eder yapıdadır.

Şöyle ki, Münbiç’ten Kandil’e kadar 81 hedef tesirsiz kılınmıştır.

Yerleşik hedeflerin imha edilmesi işin kaynağından bitirilmesi anlamını taşır.

Tabii ki bir realiteyi de göz ardı etmemek gerekir.

Dış kaynaklı olarak her türlü desteğinin kalıcı olarak kesilmesi hayati öneme haizdir.

Özetle, dışta terörün bitirilmesi ve iç cephede sağlam durulması da vektörel etki ve kuvvet çarpanı  tesis ederek tam anlamıyla mücadelede önemli sonuçların hasıl olmasını sağlayacaktır.

Tabii bu durumlar kolay değildir.

Bir anda sonuç almak da imkan dışıdır.

40 yıldır devam eden bu illet, öyle ya da böyle, bir gün mutlaka bitirilecektir.

Şahsi inancım ve görüşüm de bu yöndedir.

Bu bir süreç meselesidir.

Ancak bu sürecin artık sonuna yaklaşılmıştır.

Yakında icra edilecek kara harekatı ile sınırlarımız ve ötesinde yaratılacak güvenlik çemberi ile Türkiye’nin beka ve milli güvenlik ana konusuna mutlak bir garanti tesis edilmiş olacaktır.

Yazımı “terör ile mücadele diplomasi ile terörist ile operasyon olmalıdır” sözünün her zaman doğruluk ve gerçeklik teşkil etmeyeceği tecrübeler ile sabit bir durumdur.

Terör ve terörist ile hiçbir zaman müzakere olmaz.

Olsa olsa etkin ve kararlı mücadele olur.

Sevgi ve saygılarımla…