Gece 4-5 kez uyanıyorum bebekten dolayı…

Sabah kalkışı da 5.30 oldu dün.

Çok ağlıyordu…

Göğsüme aldım…

Emzirme sırasında istemeden kalbim yerinden sökülecekmiş gibi oldu…

Öylesine hissettirdim ki, bebek memeyi bırakıp, gözlerimin içine bakmaya başladı.

Ben de ona baktım. Uzunca. Gözümden yaşlar gelirken, kokladım defalarca…

Ölüm haberini okumuştum “Feriha Çağa Uysal”ın…

Bir ANNENİN haberi…

Ardında kalan minicik yavrusu…

Henüz 1988 doğumlu, güzel kadın…

Başarılı…

Hayat dolu…

Pek çok ortak  arkadaşımız vardı Ferihayla…

Bir doğumgününde karşılaşmış, minik kızı Eva ile ilgili sohbet etmiştik…

Kendisini seven, güzel kıyafetleriyle dikkat çekendi…

Ama her şeyden önce ANNEYDİ…

Yaş 35…

Etkisi gün boyu devam etti ölümünün…

Peki ya eşi?

Annesi, babası, kardeşi?

Sevdikleri?

…..

 

Ölüm…

Kapımızı ne gün çalacak belli değil…

Bırakıp gitmek ister miydi Feriha bu hayatı?

Sarılmak istemez miydi yavrusuna?

İsterdi…O yüzden yaşam mücadelesini son nefesine kadar sürdürdü…

Ama bilmiyoruz…

Bilemiyoruz…

Ne zaman gideceğimizi, ne olacağımızı kestiremiyoruz…

Şu kısacık zamanda, verebiliyor muyuz yaşamın hakkını derinden…

Yoksa kavgalarla kısaltıyor muyuz mutluluğu kendimizden?

Bir gün akıl koyuyoruz da ertesi gün buluyor muyuz o aklı?

Alıp verdiğimiz her nefeste, “Ben ne güzel yaşıyorum ve etrafımdakileri de öylesiye parlatıyorum” diyor muyuz?

Ne yapıyoruz biz?

Nasıl yaşıyoruz?

Nereden gelip nereye gidiyoruz?