İnsanın bir şeyleri anlaması için yaşaması gerekiyormuş ya…

Tam da öyle…

Bizzat yaşayarak anlıyor; fark ediyoruz…

…..

19 Mayıs günü, arabamızın Güney geçişi için gereken seyrüseferi bittiğinden yola koyulduk…

Olası bir durumdan dolayı, hem benim hem de eşimin adını yazdırıyoruz…

Bu sebeple, her ikimizin de Lefkoşa’ya gitmesi gerekiyordu…

2 aylık bebeğimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayıp, arabaya koyduk…

Sınır kapısına kadar sorunsuz ilerledik…

Sınır kapısına döndüğümüz an upuzun bir kuyruğa girdiğimizi fark ettik…

Kuyruğa girdikten yaklaşık 5 dakika sonra bebeğimiz ağlamaya başladı…

Öyle bir durum ki, yol öyle bir yapılmış ki, kuyruktan çıkıp, geriye dönemiyoruz…

Bebek hiç susmadan ağlıyor…

Tam 1 saat o kuyruktan dönemediğimiz için bebek ağladı…

 

…..

 

Ülkede, pek çok alanda düzen olmadığı kesin…

Bunlardan biri de bebekli aileler ve hamilelerin yaşadığı sıkıntılar…

Minicik bebekle, uzun kuyruklara giriyorsun…

Markette, barikatta, her yerde…

Daireler, hamileler ve bebekli aileler için uygun değil…

Eminim, “bebeğin dairede ne işi var” diye soranlar da olacaktır…

Peki, bir annenin babanın bırakacak yeri yoksa, ne yapacak?

Bebeğini yanında taşıması gerekiyorsa?

Sırf şartlar uygun olmadığı için, eve kapanan anneler var…

Geçen gün düşündüm de, çocuğumuzu arabasına koyup, güvenli bir şekilde gezdirebileceğimiz kaç tane parkımız var?

Kaç tane yürüyüş yolumuz var?

Nefes alabileceğimiz?

Sineksiz, tertemiz…

…..

Dilerim ki, çağdaş, günümüz şartlarına uygun projelerle, “insanın, kadının, annenin, bebeğin…” düşüldüğü adımlar atılır…