Müsaadenizle biraz aşktan konuşacağım ve bu sandığınız gibi pek de pembiş bir sohbet olmayacak.

Ama tamam, baştan kabul ediyorum, aşk güzel şey…

Gözlerdeki kıvılcımla oluşan, sıcacık bir dalga vücudunuzu sarar ve tutuşturur her yanı…

Onu her gördüğünüzde heyecanlanır, karnınızda kelebeklerin uçuştuğunu hissedersiniz.

Terlersiniz, göz bebekleriniz büyür. Koltuk altlarınızdan ve cinsel organınızdan etrafa ter kokunuzla karışık feromanlar saçmaya başlarsınız.

Ağzınız kurur ve iştahınız kesilir…

Aslında arka planda aşk, diğer tüm bedensel olaylar gibi tamamen biyokimyasal bir süreçten ibarettir ve bilinenin aksine kesinlikle kalp ile ilgili bir duygu değildir.

Diğer tüm duygular gibi kaynağı aslında tamamen beyindir…

Pagan geleneklerinden kalma sayılabilecek sebeplerle, günümüzdeki birçok inanç sisteminde insan gruplarının aşkın; “kalpten kaynaklandığı” gibi bir yanılgıyı keyifle kabul etmekteki ısrarını, şahsen inatla red ediyorum.

Siz de aşka, benim gibi bu pencereden baktığınızda ya da en azından bu pencereyi “yüreğinizde” hep aralık tuttuğunuzda, emin olunuz ki ayaklarınız yere hep yakın kalacak ve gerektiğinde, dengeniz bozulmadan yürüyüp yolunuza devam edebileceksiniz…

Bu romantizmi neden bozdum?

Çünkü şahsen evladım dahil, kimsenin “dünyası” olmak sorumluluğunu kabul edemem!

Tam da bu yüzden, dertleşirken bana: “…ama O benim dünyam! Annem, babam, kardeşim, sevgilim, arkadaşım hatta çocuğum.” diyen kişileri anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

Bir anda ve hızla, o ana kadar kurduğum ya da kuracağım bütün teselli cümlelerinin gereksizliğini fark ediyorum ve “o zaman bana müsaade” diyerek arkama bakmadan ortamdan uzaklaşmak istiyorum.

Özetle; insanları bir araya getiren ortak paydalardır arkadaşlar.

Zaman içerisinde bu paydalar tükendiyse ve yerinin dolmayacağına kanaat ettiyseniz yolun sonuna gelmişsinizdir. Ayağa kalkın, nezaketinizi bozmadan iyi ya da kötü yaşanan her şey için teşekkürlerinizi sunun, ceketinizi alın ve gidin!

Aynı şekilde giden karşı tarafsa da lütfen olayın seyrine müdahale etmeyin ve soğukkanlılığınızı koruyun.

Kimse dünyanız olmasın!

Olmasın ki, ayrılık vakti geldiğinde; aynı anda “Anneniz, babanız, kardeşiniz, sevgiliniz, arkadaşınız ya da çocuğunuz” gitmesin.

Söyleyeceklerim bu kadar…