Bakalım, göreceğiz.

Bu gibi işler başından belli olmaz.

Nefesi güçlü olan kazanacak.

“kazanacak” ibaresi burada tamamen sözün gelişi.

Çünkü bu işin kazananı olmayacak.

Hepimiz kaybedeceğiz.

Daha dün siyasi partilerimizin daha yakın olmaları gerektiğini yazmıştık.

Ama bugün herkes deyim yerindeyse “ağzına geleni” söylemeye başladı.

Ortam oldukça gergin.

Suçlu ya da suçsuz peşinde değilim.

Kesinlikle böyle bir niyetim yok.

Zaten bunu yapmak da benim görevim değil.

Benim söylemek istediğim, siyasetimizin bir anda bu kadar gergin bir ortama bodoslama dalmış olmasıdır.

Ülke insanı şu an şaşkın.

Olan biteni anlamaya çalışmakta.

Çünkü onların böyle bir gündemi yok.

Uzun bir süre daha olmayacak.

Hal böyleyken siyaset de buna ayak uydurmak zorundadır.

Öyle bir sürece girdik ki, gündemi siyaset değil halk belirleyecek.

Çünkü halk üzgün, çünkü halk korkmuş ve çünkü halk çaresiz bir şekilde tutunacak dal arıyor, çıkış noktası arıyor.

Bu durumun ortasında kimse siyasi linç kültürüne yenik düşmesin.

“vay bize böyle dedin ha” diyerek “şimdi sana haddini bildireceğiz” kıvamına girmesin.

“atara atar, gidere gider” en son ihtiyacımız olan şey bile değil.

Bizim ihtiyacımız olan tek şey yaralarımızın sarılması.

Gerisi sonraya da kalabilir.

Şimdi hayatta kalmak için çabalıyoruz.

Umarım ki herkes halkın bu durumunun farkındadır.

Halk artık çektiğimiz yere gidecek bir psikolojide değil.

Çünkü üzerinde büyük bir yük var, devasa bir ağırlık çöktü halkımın üzerine.

Lütfen bunu görünüz artık.

Sözüm herkese.

Kimseyi ayırmadan söylüyorum.

Halkın üzerine çöken ağırlığı daha ne kadar taşıyacağını bilen yok.

Bu durum sürdürülebilir değil.

Siyasi yapının derhal toparlanarak halkın yaralarına merhem değil kalıcı ilaçlar yaratması şart olmuştur.

Tekrar söylüyorum, hepimiz kaybedeceğiz.

Ve bunun olması için bir depremin olmasıa da gerek yok.

Çünkü biz önce Kahramanmaraş’ta sonrasında da Hatay’da yaşanan depremlerde çöktük zaten.

Yeni bir depreme gerek yok.

Bunu görünüz artık.

Görünüz ve ona göre ayar yapınız.

Hata yapacak yerimiz kalmadı.

Bunun yerine yapmamız gereken dünya kadar “doğru” birikti.

Önce bu doğruların ne olduğunu “doğru” bir şekilde tespit etmeliyiz.

Ardından da bu doğruları eksiksiz ve “doğru” bir şekilde uygulamalıyız.

Bu kadar çok “doğru” kelimesinin arasından yine de hiç yazmamış olduğumuz “yanlış” kelimesini seçer ve onu yaparsak bizi kimse kurtaramaz.

Bu işin artık şakası yok.

Her türlü komplekslerimizi artık geri gelmeyecek bir şekilde bir kenarda bırakalım.

Birlikte başarmamız gereken o kadar çok şey var ki.

Ve bizim birlikte olduktan sonra başaramayacağımız hiçbir şey de yok..!

Hadi, bu sefer hepimiz kazanalım.

Önümüzdeki tek seçenek bu olsun.

Çünkü diğer seçenek hepimizin kaybetmesidir..