Rum gelmesin değil, hoş gelsin sefa getirsin. Eurosunu da bıraksın. Benzini da alsın, yiyeceğini de. Hatta kuaförüne de gitsin. Bize uyar. Tamam da “Biz”? Biz dış kapı mandalı mıyız? Rum’un Eurosunun hali belli. TL’nin de hali belli. E açgözlüler de hergün fiyata bindiriyor. Yoksa saçmalıyor muyum Olgun Amcaoğlu. Bildiğim piyasa fiyat denetimi senin uhdende. Ne düşünüyorsun? Denetim falan, filan dediğim. İlginizi çekmiyor mu bu husus? ***** Ha, şunu deme durumunuz da var. Kardeş biz hazineye düşen paraya bakarız. Ok, o zaman Rumlar size yeter demek ki! Tamam da sizi biz seçtik. Kıbrıslı Türksünüz. Ve hatırlattığım için canım yansa da! Sizler Kıbrıs Türkü’nün Bakanlarısınız. E Kıbrıslı Türk, size para kazandıramıyor. Hazinenize gelir bırakamıyor. Çünkü fakir. Aldığı para benzine, çocuğa ancak yetiyor. Bu mesela ilginizi çekiyor mu? Hani arada bir oturan memurlarınızı denetime yollasanız. Mal ve Hizmetler Yasasını çalıştırsanız. Stokçusu ve açgözlüsünü cezalandırsanız! Nasıl olur Olgunum!! ***** Elbette bunlar umurunuzda olmayabilir. Elbette dertsiz başları ağrıtmak istemeyebilirsiniz. Hatta Rum’un Bakkalı olmamızdan hoşnut da olabilirsiniz. Ama biz değiliz. İki asgari ücret artışı ile bitti mi göreviniz? O artış 10 kere tükendi beyler. Kıbrıs Türkü yaşamını sürdürmekte zorlanıyor. Fakirlikten imanı gevriyor. Uyanacak mısınız güzellik uykunuzdan? Halk göçüp giderken işinizin gereğini yapacak mısınız? Yoksa oturmaya devam. Bakkallığa devam mı diyorsunuz? Mahalle bakkallığı filan da değil dediğim. KKTC’nin bakkal haline gelmesi kastım. “Rum’un mahalle bakkalı KKTC” diyorum.