Gün geçtikçe zorlaşan hayat şartları ve beraberinde tadı kaçan sosyal ilişkileriniz ne alemde, bilemiyorum.

Ama yaşam bana, tıpkı rahmetli dayımın dilinden düşürmediği “mücadele” kelimesi ile özetlenebilir gibi geliyor.

Bu sebeple takatsiz her anımda bana “N’ber?” diye soran dostlara, böyle cevap veriyorum:

“Mücadele…”

Hemen her alanda, her an, bir savaş, bir mücadele içerisindeyiz.

Ne yazık…

Tıpkı satranç oynar gibi…

Hayat tahtamızda, kendi aklımız ile başkalarının aklı arasında, yer yer ölümcül bir mücadele içerisinde kan dökmeden savaşıyoruz.

Bu savaşta açılış tercihimiz, oyun tarzımız, vücut dilimiz; karakterimizi, psikolojimizi ve dünyaya dair bakış açımızı gösteriyor.

Eğer dikkatli biriysek karşımızdaki kişinin korkak ya da cesur, tembel ya da azimli, sahtekar ya da gerçekçi olup olmadığını kolaylıkla anlayabiliyoruz…

Atacağımız her adım, yaşamımızın kalan kısmını doğrudan etkiliyor.

Bazen hatalı yapacağımız tek ve bir kötü bir hamle karşısında, yaşamımızı yitirmemiz bu yüzden gayet olağan…

Disiplinli olmak, kaynakları değerlendirmek, seçimlere dikkat etmek ve gerektiğinde değişen koşullara uyum sağmak çok önemli.

Yaşımız ilerledikçe ve hayat oyununda ustalaştıkça geleceğe dair planlar yapmayı, dikkatli olmayı, kendimizi acele ve düşüncesizce yapılacak hareketlerden alıkoymayı öğreniyoruz.

Zihnimiz zamanla su gibi berrak ve akışkan bir hal alıyor…

Elbette her şey, her zaman planladığımız gibi ilerlemiyor.

Attığımız her adımı, karşı taraftan gelecek tepkiye göre değiştirmemiz gerekiyor çoğu zaman.

Bu da bize esnek olmayı öğretiyor ki bu gelişime paha biçilemez!

Yeteneklerimiz, paramız, zamanımız, enerjimiz bunların hepsi yaşam savaşımızda değerlendirebileceğimiz silahlarımız, oyun taşlarımız.

Bunları olumlu veya olumsuz şekilde değiştirmek, çoğaltmak ya da kaybetmek bizim elimizde…

Kapitalist hiyerarşinin farkındalığı ile hepimiz kim olduğumuzu biliyoruz.

Bazılarımız şah, bazılarımız ise piyon olarak doğduk.

Fakat yine de yeterli mücadeleyi sergileyebilmiş piyonların şah olamasalar da vezir olabilmeleri mümkün.

Şirket patronu şah ise siyasi yöneticiler de vezir.

Vezirler büyük hareket yeteneğine sahip ve büyük kitlelere hitap etmekte özgür.

Fakat daima şaha kul!

Kimimiz tek renkte hareket edebilen filler gibi muhafazakar, kimimiz geometrik kalıplara sığmayan atlar gibi özgür.

Peki ya siz?

Hayat tahtanızda hangi taşsınız?

Çoban matı ile her defasında 4 hamlede kaybedenlerden mi?

Yoksa ajurne oyunlarla rakibine inatla direnenlerden mi?