Yunanistan’ın neyin peşinde olduğu, nereye doğru koptuğunu anlamakta bir asker olarak gerçekten güçlük çekiyorum.

Ya tarih, coğrafya, diplomasi ve stratejik güvenlikten pek anladıkları yok, ya da ABD’ye ve batılı dostlarına fazla güven duymaktadırlar.

Eğer niyetleri 84 milyonluk ve kendilerinden on kat güçlü Türkiye’yi kışkırtarak bir savaşın içerisine çekmek ise; tarihlerindeki en büyük hataya imza atmış olacaklar; öyle ki bu defaki hataları 100 yıl öncekinden, Kıbrıs’tan ve Kardak ile Doğu Ege’deki güncel hatalarından çok daha vahim olacaktır.

Geçmişte proje ve piyon ülkesiyken şimdi anlamsız Türk takıntıları ve fobileri yüzünden bir işgal devletine dönüşmüşlerdir.

ABD tek mermi bile harcamadan Dedeağaç’tan Girit’e ve kara Yunanistan’a kadar içlerine girmiş ve topraklarına yerleşmiş oldular.

Türk-Yunan gerginliğini önlemek ve mevcut problem sahalarına kalıcı çözüm bulmak, ikili müzakere ve temaslardan geçer.

Ne ABD, ne de batılı aktörler araya girmemeli ve hiç karışmamalıdırlar.

Gerçek diplomasi de bu durumu işaret ediyor.

Birileri (örgüt-kurum-bireysel-devletsel) çoklu meraklı taraflara bunu anlatmalı ya da bu duruma kanalize ederek ilgili ikili taraflara sorunları bırakma yoluna gitmelidirler.

Çözümsüz kalan meselelerin bu yolla çözüme kavuşturulması daha etkin ve daha doğru bir hareket tarzı olacaktır.

Devam eden Rusya-Ukrayna savaşında ABD ve Batı var gücüyle taraf olup karıştıkları için dokuz aydır savaş orada tüm tahribatı ile sürmektedir.

Yunanistan istilacı güçlerine yaslanarak hezeyana kapılmakta ve devlet aklından, etik siyasi anlayıştan uzak hareket etmektedir.

Aslında doğru dürüst bir savaş tecrübeleri de yoktur.

Çünkü savaşarak kazandıkları hiçbir şey yoktur.

Topraklarını sürekli büyütmeleri ve bütün kazanımları savaş yapmadan gerçekleşmiştir.

1829’da kuruldukları günden günümüze kadar oturdukları yerden 9 (dokuz) kez büyümüşler ve topraklarına toprak katmışlardır.

Yani kendilerini kullanan unsurlar tarafından hediye edilmiştir dersek yanlış söylemiş olmayız.

Bugüne baktığımız zaman farklı bir durum olduğunu görebiliyoruz.

Bir NATO vardır, bunun iki üyesi ve müttefik komşuları arasında sular hiç soğumuyor.

İki azılı düşman gibi ve ezeli rakipler olarak durmaktadırlar.

İşin ilginç yanı, NATO’nun başı ve başat güçleri de bu duruma gerekli siyasi girişimleri ile olumlu destek verecekleri yerde tam tersine gerginlikleri artırıcı şekilde hep bir tarafa destek vermekte ve en büyük adaletsizliğe çanak tutmaktadırlar.

Uluslararası aktörlerin ince hesapları ve projeleri olaylarla sabit olduğu gibi bataklı statüsüne, kendi deyimleri ile stratejisine takılmaktadır.

Bu stratejik körlüğün ta kendisidir.

Bu körlükten bir gün kurtulma becerisini gösterirler ise, işte o zaman kendi dengeleri de, dünya dengeleri de düzelmiş olacaktır.

Yunanistan da daha uslu bir çocuk olabilecektir.