Uzun bir aradan sonra Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden en üst düzeye çıktı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu önceki gün iki ülkenin karşılıklı olarak yeniden büyükelçi düzeyinde temsil edileceğini açıkladı.

Bu açıklama tarihi bir açıklamadır.

Hem ülkemiz hem de bölgemiz açısından tüm dengelerin yeniden değişeceğinin ilanıdır.

Daha doğrusu, dengelerin olması gereken şekle girdiğinin ilanıdır.

Bir süredir bu dengeleri bozmak için Rum Yönetimi tarafından yürütülen çabaların nafile olduğu, haybeye kürek çektikleri ortaya çıkmış oldu.

Rum Yönetimi Doğu Akdeniz’deki doğal zenginliklerin üzerine çökmeye yönelik olarak yapmadığını bırakmadı.

Önce, uluslararası hukuk ve anlaşmalara aykırı bir Münhasır Ekonomik Bölge ilanında bulundu.

Sonra buraları için ihalelere çıktı, sondajlar yapmak istedi.

Türkiye’nin itilaf yaşadığı tüm devletlere yanaşıp, uluslararası hukuka sığmayan anlaşmalar yaptılar.

Ekonomik akla durgunluk verecek çılgın projeler yaptılar.

Tek yanlı olarak üyesi bulundukları Avrupa Birliği’ni devreye sokmak istediler.

BM’ye neredeyse yalvardılar.

Ama olmadı, başaramadılar.

Türkiye ile KKTC arasında yapılan anlaşma ile “çökme” niyeti ilk olarak hukuki olarak engellendi.

Ardından Türkiye Cumhuriyeti yapılan uluslararası hukuka uygun anlaşma çerçevesinde KKTC’den tam yetki aldı ve sahaya indi.

Türkiye Cumhuriyeti’ne ait sismis araştırma ve sondaj gemileri yaptıkları çalışmalar ile TC’ye ve KKTC’ye ait hakların gasbedilmesini engellediler.    

Ayrıyeten, Türk Donanması da bölgedeki varlığı ile gücünü ve kararlılığını bir kez daha gösterdi.

Rum Yönetimi’nin son umudu Türkiye ile bazı anlaşmazlıklar yaşayan devletleri yanına çekip, Türkiye’ye karşı kullanmaktı.

Ama bu da olmadı.

Türk diplomasisi bir kez daha gücünü ve yüzyıllardan gelen geleneksel yapısının getirdiği yetenek ve kapasitesi ile ortaya koyunca Rum tarafı bir kez daha hayal kırıklığına uğradı.

Rum Yönetimi her ne kadar da inkar etse de, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki yeni aşama Rum-Yunan ikilisinin tüm hayallerini yıktı.

Tüm planlarını akamete uğrattı.

Doğu Akdeniz’de şu an kartlar yeniden dağıtılıyor.

Rusya-Ukrayna savaşı ile oluşan durum Türkiye’nin gücü ve önemini bir kez daha ortaya çıkardı.

Tahıl koridoru anlaşmasının mimarı Türkiye bu kez savaşın sona ermesi için devrede.

Görünen o ki, bu konuda ilerleme sağlanmış.

Önümüzdeki günlerde somut gelişmeler mutlaka olacaktır.

Ve sonrasında oluşacak yeni konjonktürde Türkiye Cumhuriyeti öncü devletlerden olacaktır.

Darısı başımıza.

Anavatan Türkiye Cumhuriyeti, sadece bizleri ve bölgemizi değil tüm dünyayı ilgilendiren konularda hayati rol oynuyor.

Belki biz de bu küçük ülkede, kaç tane belediyeye ihtiyacımız olduğu gibi, gündelik konularımızı halleder ve etrafımızda yaşanan gelişmelerle ilgilenmeye başlarız..