Toplum olarak en fazla ihtiyacımız olan şey tartışmasız bir şekilde uzlaşıdır.

Çok fazla konuşuyoruz ve çok fazla tartışıyoruz.

Hatta kavga bile ediyoruz.

Ama bir türlü uzlaşamıyoruz.

Ve bu nedenle sorunlar çözümsüz kalıyor.

Oysa çözüm bulma yolunda en temel ihtiyaç uzlaşmaktır.

Uzlaşı, konuşmaktan ve tartışmaktan çok daha önemlidir.

Annan Planı dönemindeki en büyük kayıplarımızdan birisi de uzlaşı kültürümüzdür.

O dönem etkin olan güçler bize bunu yaptı.

Toplumsal uzlaşı kültürümüzü kaybettik.

Ve hala aynı durumdayız.

Aradan geçen 20 küsur yıla rağmen..

Ta ki dün yaşananlara kadar.

Hükümetin yasal düzenleme niyeti karşısında Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin gösterdiği tepki sonrasında yaşananlar umut vericidir.

İki tarafın bir araya gelmesi uzlaşı yaratmıştır.

Bu noktada her iki tarafı da tebrik etmek isterim.

Eylem kararı almış bir örgütün diyalogtan kaçmaması kadar eylem kararı almış bir örgütle diyalog kapısını açık tutmak da önemlidir.

Bunu yaşanan uzlaşı ile gördük.

Tam da birileri ellerini ovuşturmaya başlamışken tarafların uzlaşması ile bazı hevesler yarım kaldı.

Aradaki farka bir bakalım ve niyetler arasındaki uçurumu görelim.

İlk önce uzlaşının olmadığı modele bakalım..

Mühendis ve Mimar Odaları eyleme gidiyor ve ülkede hayat sekteye uğruyor.

İşler aksıyor.

Nutuklar çekiliyor, sloganlar atılıyor..

İş çığrından çıkıp siyasi bir linç hareketine dönüşüyor.

Şimdi bir de uzlaşı sonrasına bakalım..

Eylem falan yok.

Taraflar sorunlarını uzlaşarak çözme yoluna girdiği için işler aksamıyor.

Ve belki de en önemlisi, bundan sonrası için çok değerli bir örnek oluşuyor.

Tabii siyasi linç de yok..

İkinci senaryonun hayata geçmiş olması son derece önemlidir.

Bu noktaya gelebildiğimizi görmek umut verici.

Artık bağcıyı dövmekten vazgeçmeliyiz.

Zaman üzüm üretmek zamanıdır.

Biz yıllardır bağcıyı dövüp ezdiğimiz için üzüm üretemedik.

Bu yanlıştan dönülmesinin sinyallerini aldık..

Bakalım devamı gelecek mi..