Bu cennet memlekette güne güzel başlamak gibi bir rutininiz olamaz.

Sabah kalkıp kahvenizi ya da çayınızı yudumlarken, içinizi ferahlatacak haberlerle karşılaşamazsınız.

Telefonu elinize alıp sosyal medyada gezinirken veya gazetenizi okurken karşılaşacağınız düzen ve sizin sarf edeceğiniz kelimeler hep aynı:

Yine mi?

Allah belasını versin. Daha geçenlerde yapmadı mı?

Hala o koltukta nasıl oturur!

Bu kaçıncı zam!

Hala açılmadı mı?

Kim atanmış?

Gibi gibi birçok inanamama ve şaşırma ifadesi...

Her zamanki gibi sonda söyleyeceğimizi başta söyledik.

YARATMIŞ OLDUKLARI BU KOKUŞMUŞ DÜZEN HER YERİ SARMIŞ DURUMDA.

Açılacak denilen yeni havaalanı için onlarca kez bitiş tarihi, onlarca kez açılış tarihi verildi; hem de devletin yetkili organları tarafından.

Elektrik sorunu çözüldü, çözülüyor, onarıldı, onarılıyor.

Mazot geldi geliyor gibi yüzlerce kez açıklama yapıldı yetkililer tarafından.

Pahalılık için gerekli tedbirler alındı, alınıyor, denetlemeler yapıldı, yapılıyor, gerekli cezai işlemler uygulandı, uygulanıyor.

Trafikte yaşanan kazaları önlemek için bakanlığımız tarafından gerekli tedbirler alındı, cezalar artırılıyor.

Karanlıklar aydınlatılmıyor, yollar kullanabilecek hale getirilmiyor ama cezalar artırılıyor.

Hele bir de hasta olmayagör!

Allah göstermesin, işte o zaman başlıyor esas dram; çünkü şifa bulacağın ilaç yok.

Kısacası sorunlarını çözecek devlet seni daha büyük sorunların içine itiyor.

Sonra sorunu çözmek, işini yapabilmek için yana yana çözüm kanalları aramaya başlıyorsun.

Rutininde çözülmesi gereken ya da çözülmemesi gereken iş, aracılar tarafından ya hemen çözülüyor ya da "sen şununla görüş o kesin halleder işini" deniyor.

İşte bunca yılın yaratmış olduğu bu kokuşmuş düzen, bizleri her sabah aynı ifadeleri kullanmaya ve içeceğimiz bir fincan kahveyi zehir etmeye devam ediyor.

Ve hala edecekmiş gibi de görünüyor.

Martin Seligman'ın öğrenilmiş çaresizlik teorisi için Seligman ve meslektaşları, köpeklerle başladıkları deneylerde, hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verilmeyen köpeklerin, çaresizliğe şartlandıklarını, deneyin ikinci etabında hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verildiğinde de bu fırsatları kullanmadıklarını gördüler.

Deneyleri kediler, fareler ve balıklarla da yaptıklarında benzer sonuçlar elde edildi.

İnsanların bilişsel yeteneklerinin ve olayları yorumlama yeteneklerinin farklı olması nedeniyle hayvanlarla aynı koşullandırmalara tabi olmayabilecekleri nedeniyle benzer bir çalışma da insan deneklerle gerçekleştirildi. (Kaynak: Vikipedi)

Sonuç mu?

Diğer canlılardan pek de farklı değildi.

Öğrenilmiş çaresizlik dedikleri tam da KKTC'de yaşayan vatandaşların durumunu içeriyor.

Önce alıştırılıyor, sonra kabullendirilip inandırılıyor, daha sonra da ona mahkûm ediliyorsunuz.

Akıl, bilim, yenilik, değişim hak getire.