Orhan İSMAİLOĞLU ÖZEL HABER

Sanat yolculuğunuz nasıl başladı?

Doğuştan diyebilirim... Annem ve babamın sesi güzeldir. Babam, Üsküdar Musiki Cemiyeti Emin Ongan’da müzik eğitimi almış. Ailem için her zaman müzik bir hobi oldu ama aynı zamanda da "ruhun gıdası"ydı. Ben de bu sevgiyle büyüdüm. 16 yaşında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Sanat Müziği Bölümü’nü kazandım ve eğitimime başladım. Konservatuvarla eş zamanlı olarak Bülent Ersoy ve ardından Emel Sayın’a vokallik yaptım. Kısa bir süre içinde hem Türkiye’de hem Avrupa’da konserler, kurumsal geceler, düğünler ve yardım gecelerinde sahne almaya başladım. 1999’da ise ilk albümüm Hediyem ile profesyonel müzik kariyerime adım attım.

Sizi sanat yapmaya iten en büyük ilham kaynağınız nedir?

Ruhum… Kalbim…

Ortamını çok sevmesem de şarkı söylemeyi hep çok sevdim. Bazen yaşamamış olsam bile bestelerin ve sözlerin içinde kaybolup o duyguları yaşar, yorumlarken dinleyiciye de hissettirmek isterim. Bu, yorumcu kimliğimi büyütmemi sağlıyor. Alkışlar ve takdir de cabası...

Sanatınızı nasıl tanımlarsınız?

Sanat tamamen bir duygu işi…Ne yazık ki günümüzde sanat ve sanatçılar artık eskisi kadar önemsenmiyor. Ama ben her zaman kaliteli işler üretmeye çalışıyorum. Hızlı tüketimin, algoritmaların dünyasında 20 yıl sonra bile dinlenecek şarkılar yapmak istiyorum. Bu yüzden özenli ve zamansız işler ortaya koymak önceliğim.

Askere gitmişti! Oyuncu Mert Ramazan Demir'den ilk fotoğraf Askere gitmişti! Oyuncu Mert Ramazan Demir'den ilk fotoğraf

Hangi sanatçılardan ilham alıyorsunuz?

Kendi tarzımı oluşturmak ve en iyi halime ulaşmak için sürekli çalışıyorum. Hem Türkiye’de hem dünyada yapılan işleri – beğenmesem bile – takip etmeye çalışıyorum. Çünkü bazen kötü örnekler bile doğruyu bulmak için ilham verebiliyor.

Sanat üretirken sizi en çok hangi duygular yönlendiriyor?

Ben yazıp beste yapmıyorum ama duyguları yoğun şekilde hissedip yorumluyorum. Bu da aslında ayrı bir tiyatral ruh gerektiriyor. Özellikle sahne performansımda seyirciyle çok etkili bir bağ kuruyorum. Eğer siz hissetmezseniz, karşı taraf da hissedemez. Bu yüzden tümüyle duygularımla ilerliyorum.

Bir sanatçı olarak en büyük zorluklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Zorluk benim için çok sorun değil çünkü işimi seviyorum. Kendi sınırlarım ve çizgim dahilinde ilerliyorum. Daha fazla para kazanmak ya da popüler kültüre hizmet etmek gibi bir derdim yok. Özel hayatımdaki huzur, konforumun önüne geçmesine izin vermem. İşim bittiğinde sevdiklerimle vakit geçiririm. Aslında zorluklardan çok engellerle karşılaştım ama kimseyle yarışmadan, kendi en iyi versiyonumla yürümeye devam ediyorum. Elbette biz de insanız; hayatın getirdiği sağlık sorunları, kayıplar, maddi-manevi zorluklar hepimizi etkiliyor. Ancak ben bu üzüntüleri kendi içimde yaşar, kimseye belli etmemeye çalışırım. Daha güçlü durup çözüm odaklı kalmayı tercih ederim.

Sanatın toplum üzerindeki etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sanat hem sanat için, hem toplum içindir. Yaptığınız her iş geleceğe bir iz bırakır. Bu yüzden müzik, tiyatro, sinema gibi sanat dalları toplumla sanatçı arasında moral köprüsüdür. Eğlendirir, düşündürür, birleştirir.

İlhamınız tükendiğinde ne yaparsınız?

Bir sanatçının ilhamı tükenmez, sadece kısa bir mola verir… Daha iyisi için.

Bir sanat eseri ya da performansın tamamlandığını nasıl anlarsınız?

Heyecandan çıldıracak gibi olduğumda, “Tamam!” derim. O an o duygunun zirvesidir.

Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?

Yeni şarkımı tamamladık ve klibimizi çektik. Nisan’ın son haftasında yayınlanacak. Afro Trap tarzında, çok sevilen bir şarkımı yeniden yorumladım. 7’den 70’e herkesin gönlüne ve kulağına hitap edecek, eğlenceli bir iş oldu.

Önümüzdeki yıl için bazı televizyon projeleriyle ilgili görüşmelerim var. Ayrıca bir dizi teklifi aldım; şu an okuma sürecindeyiz, netleşmedi ama güzel şeyler yolda diyebilirim.

Seda Üren’in “Güle Güle Sana” düeti ve yeni duruşu, müzik dünyasında yankı uyandırmaya devam edecek gibi görünüyor. Kendi çizgisinden sapmadan, ruhunu katarak yaptığı işlerle Seda Üren, yine fark yaratıyor!