Yaşamın sınırlarında, aşka uçarken,

Her şey sevgiye dönüşür, Güvercin.

‘Sevgi hakkında konuşalım mı’, dedi Şerif.

‘Benim en sevdiğim konu bu.

Ne konuşalım?

Neyi öğrenmek istiyorsun?

Nereden başlayalım?’.

‘Kafam çok karışık, sorularım da güvercin.

Özellikle son zamanlarda yaşadığım zaman takıntısı, sorularımın bünyesini bile değiştirdi.

Belki de en son sorudan başlamalıyım.

Gerçekten zamanın ötesine geçilebilir mi?

Sevgi, zamanın ötesine geçebilir mi?

Zamanın ötesinde, duyguları yaşamak mümkün müdür?

Zamanın ötesine gidebilir,

Kendimizi zamanın ve mekânın ötesine taşıyabilir miyiz?

Zamanın ötesinde yaşamak ister miyiz?

Zamanın ve mekânın ötesinde sevgi var mıdır?

Sevgi, zamanı aşıp, yaşamaya devam edebilir mi?

Böylesine, sevgi yerine aşk demek gerekmez mi?’.

‘Aşk sözcüğü, o kadar adı kötüye çıkmış ve kötüye kullanılmış ki,

Neredeyse tamamen anlamını yitirmiş görünüyor, Şerif’.

O yüzden kutsal sevgiden bahsetmek, daha soylu ve anlamlı geliyor sanki…

Aşk yerine sevgi, sevgi yerine de yaşama sevdası demek, daha doğru olabilir …

Belki de artık yeniden aşkın, saf sevgiye dönüşmek zamanı gelmiştir…

Kim bilir …

Yaşam nerede başlar, ölüm nerede biter

Ya da yaşam nerede biter, ölüm nerede başlar,

Kim, nasıl bilebilir?’.

‘Gerçek sevgi, kendi yuvandan çıkıp,

hiç bilmediğin tanımadığın başka bir yuvaya konmak

ya da başka bir yuva olmak demek değil midir, güvercin?’.

‘Aşk, aynı zamanda kendini yok etmek,

Varlık ve yokluk dahil, her şeyin ötesine gitmektir’.

‘Varlık ve yokluk denizinin ötesine geçmek, sınırları aşmak değil midir, güvercin?’.

‘Dur biraz Şerif. Nefes al, devam etmeden önce.

En iyisi son sorudan başlayalım.

Ne sormuştun?’.

Şerif, güvercinin sözünü kesti heyecanla.

‘Aşk, varlık ve yokluk denizinin ötesine geçmek, sınırları aşmak mıdır?’.

Bu anlamda geçen her anı, aşkla yaşamaya çalışmak gerekmez mi?’.

‘Her anı yaşama sevdası, aynı zamanda her anı öldürmeyi de gerektirmez mi, Şerif?’.

‘Yaşamak, ölmek demekse, o zaman sevgi belki de yaşamın en uç sınırı veya en üstün noktasıdır. Olamaz mı güvercin?

Yaşamın sınırlarında, her şey sevgi olur aşka uçarken,

Her şey sevgiye dönüşür…

Her yer ve her şey sevgi olur, sevgi keser…

O zaman, artık sen sevmezsin, sadece evren sever…’.

‘Sevgiden bahsederken yüzünü, yüzündeki ışığı bir görebilseydin, Şerif’.

‘Görmeye gerek yok ki, bilmek yetmez mi?

Biz onu düşündüğümüzde zaten oyuz, ona dönüşürüz…

Böyle hissederek yaşarken, nasıl sevgisiz olabiliriz?

Ya da nasıl sevgisiz kalabiliriz?

Ya da hiç sevgisiz kalmış mıyızdır?

Eğer istersek, baştan aşağı sevgi olabilirken,

Hiç sevgisiz olmuş muyuzdur?’.

‘Sen böyle anlatınca, şiir gibi oluyor Şerif’, dedi güvercin.

‘Evet, duyguların böyle anlatımına mensur şiir adı veriliyor’.

‘Aşkı, aşkla dinliyorum, devam edebilir misin Şerif?’.

‘Baştan aşağı sevgiye dönüştüğümüzde, kımıldamadan hep sevgi olmak isteriz.

Ve hatta sevgi keyfinin alabildiğine uzaması için, sevgiden başka her şeyden vazgeçer, dünyamızdaki her şeyi küçültür küçültür, küçücük yaparız…

Ah o sevgi özlemi, zamanı ve mekânı kaldırır da nasıl sonsuzluğa atıverir bizleri...

Sonsuz sevgiye, sevginin sonsuzluğuna kavuşanlar, başka ne isteyebilir ki?

Hiçbir şeye ve konuşmaya gerek kalmaz, güvercin.

Sevgi denizinde her şey susar, evren konuşur… ‘.

‘Nasıl bir sevgi tarifi bu, Şerif?’.

‘Ben aşkın tarifini yapıyorum güvercin.

Neden şaşıyorsun?

Aşka düşünce, sanki sen de böyle hissetmiyor musun?

Aşk bizimleyken, evren, dünya ve her yer,

Evler sokaklar, şehirler, ışığa kesmez mi?’.

‘Haklısın Şerif.

Yaşamla birlikte nefes alırdık.

Birlikte güler, birlikte ağlar, neşeye ve keyfe dönüşürdük.

Konuşmamız gerekmezdi…

Duygular ve zekalar, çoğalarak katlanırdı…

Hatta konuşmak bile gerekmezdi, gözlere de ihtiyaç olmazdı…

Konuşmadan anlaşılırdı…

Nasıl olduğumuzu anlamak için bile,

Ne aynı zamana ne de aynı mekâna ihtiyaç duyardık…

Sevdiklerimize ulaşmak için, onları düşünmemiz yeterdi…

Sevgi denizinde kaybolurduk’, dedi güvercin.

Güvercinin kaldığı yerden Şerif, devam etti.

‘Sonra içimizden, birkaç karanlık soru doğardı güvercin.

Zamanın ve mekânın ötesinde, sevgi sonsuza kadar sürer mi, sürmez mi?

Sevginin bitmesi, mümkün mü?’.

‘Biz sevgiye güzelleme yapmıyor muyduk?’.

‘Yine de yaşam ve ölüm gibi, sevginin bitebileceğini de kabul etmek gerekmez mi, güvercin?’.

‘Gerçek sevgi, her şeye galebe çalmalı, değil mi, Şerif?’.

‘Gerçek sevgi de biter, güvercin. Kendini kandırma.

Sadece yürekle yaratılan sevgi, kolay kolay bitmez.

Zira bu sevginin nesnesi, çoğu zaman sadece aşktır.

Özneler değişse de sevgi duygusu,

Sevmenin kendisi, aşk, sonsuza kadar var olacaktır’.

‘Geçmişten geleceğe bütün mekanlarda sonsuz bir sevgi hayal etmek ister misin, Şerif?’.

Dudak büktü Şerif.

‘Böylesi bir sevgi varsa, bu sevgi hala yaşayan, hisseden bir sevgi midir?

Ya da öyle bir sevgi olarak var kalarak, sevgi yaşayabilir mi, güvercin?

Gerçekte böyle bir sevgi varsa ve hala yaşıyorsa,

Bu sevgi sonsuzluğa hapsolmuş değil midir?

Sonsuzluğa hapsolmuş bir sevgi, donarak kalıplaşmaz mı?’.

‘Sevgi güzellemesinden vaz mı geçtin Şerif?’

Güvercinin sorusuna aldırmadan, sözlerine devam etti Şerif.

‘Böylesi bir sevgi, içimizdeki hüznü ve belirsizliği yok edebilir mi, güvercin?

Zamanın ve mekânın ötesinde, bitmeyen bir sevgi var mıdır?

Gerçekten bu soruya cevap arıyorum güvercin.

Tüm zamanları ve mekanları arayıp, benim için bu soruya bir cevap bulabilir misin?

Sevgiyle ilgili, içinde hapis kaldığımız bu belirsizlikten,

Bizi kurtarabilir,

Bize bir müjde verebilir misin?’.

‘Belki de bu belirsizliktir, sevgiyi var eden ve bizi bu hale getiren, Şerif.

Ya da bu belirsizliktir,

Bizleri sevgiye mahkûm olarak yaşatan ya da öldüren…

Geçmişte mi yaşıyoruz, sanıyorsun, Şerif?

Hayır yanılıyorsun…

Aslında, belki de gelecekte yaşıyoruz…

Bu kadar belirsizliği severken,

Her an kendimizi belirsizliğe, geleceğe dönüştürürken…’.

‘Olan aklımı da karıştırmaya başladın Güvercin’, dedi Şerif.

‘Sadece tek bir şey öğrenmek istemiştim ben.

Gerçekten zamanın ve mekânın ötesinde sevgi var mıdır?’.

Güldü güvercin.

‘Bunu bilmeyecek ne var Şerif?

Sen kuantum fiziği ile haşır neşir değil misin?

Gözlemcinin bakışının, her şeyi değiştirdiğini unuttun mu?

Üstelik elinin altında artık yapay zekâ var.

Neden ona sormuyorsun?’.