Kozan köylü bir Muhsin dayım var Allah uzun ömür versin bana birgün başından geçen bir hikaye anlattı...
Dedi ki; Evlat bizim Bafın dağ köylerinde geçim sağlamak için ya padem ya üzüm vs. bahçe bostan işleri yapardık, çıkan mahsülü de ya tüccar gelir alır yada kasabaya götürüp satardık...
Hiç unutmam sene atmışlı yıllar. Ben o zaman genç delikanlıyım bir gün yükledik pademleri eşşeğe indik kasabaya. Kasabada pademleri verdiğimiz bir kooperatif vardı. 
O gün köylerden gelen herkes Türk-Rum karışık kooperatifin önünde ince bir kuyruğa dizilmiş, kapıdaki kantarda mahsülünün tartılıp içeri alınmasını bekliyor. Tepede birde güneş ki taş yakıyor, zaten yoldan gelmişiz kuyrukta kan ter içinde bekliyoruz, takatimiz kalmamış...
Kapıdaki cılız kısa boylu karayağız bir Rum kantar görevlisi ve elinde defter bir Rum kooperatif çalışanı sırayla insanların malını tartıyor ancak kantarda bariz şekilde hile yapıyorlar. 
Türkler kendi aralarında, 50 okkalık mal 40 okka geldi böyle iş mi olur diye kendi aralarında mırıldanıyor...
Bu mırıldanmaları duyan Rum kantarcı Hade RE! deyip yol veriyor, malı eksik çıkan dev gibi Türk, cılız bir memurun önünde boynunu büküp eline tutuşturulan kağıtta yazana razı oluyor ve gidiyordu. Bu durumu ben dahil herkes görüyor ama kimsede çıkıp adama bişey demeye cesaret edemiyordu...
Velhasıl, 3-5 Türk'ten sonra sıra bir Ruma geldi. Aynı şekilde Rum kendi malının 3-5 okka eksik tartıldığını anlayınca, ansızın havaya sekti ve kantarcı Rum'un kulağının dibine öyle okkalı bir şamar yapıştırdı ki adam yere yapıştı. Bre puşti diye başladı kantarcı Rum'a sövüp saymaya. 
Gözümün önünde cereyan eden bu olay karşısında o an anladım ki; O Rum'a yapılan haksızlık karşısında kantarcıya tokat atma cesaretini veren, kendisini koruyacak bir Devlete sahip olduğu bilinciydi...
Türk'e ise kantarcı karşısında haksızlığa boyun eğdiren Devletsizliğiydi dedi...
İşte, beğenmedikleri KKTC'nin varlığı,  bizim gibilere bu eşsiz aidiyet hissini veriyor...
İyi ki bir Devletimiz var..
Devletimizin kuruluş yıldönümü kutlu olsun...