Gavuroğlu Gavurlar…

Kıbrıs’ın güneyinde, Limasol bölgesini saran orman yangınları, sadece ağaçları değil, iç içe geçmiş ekosistemleri ve masum canlıları da yakıp kül ediyor.

Alevler yükselirken gökyüzü dumanla kaplanıyor, yerleşim alanları tehdit altına giriyor, doğa çığlık çığlığa yanıyor.

Gel gör ki YANGINDAN DAHA YAKICI OLAN, Rum yönetiminin içinde taşıdığı Helenist, Şövenist, Irkçı kibirdir.

Çünkü Kıbrıs Türk tarafının samimi, insani ve komşuluk temelli yardım teklifine, Rum yönetimi alçakgönüllülükle “EVET” demek yerine, bir kez daha ırkçı ve şovenist reflekslerine sarıldı, YARDIMI REDDETTİ.

Bu karar, sadece bir yönetimsel beceriksizlik değil, aynı zamanda insanlığa karşı işlenmiş ahlaki bir suçtur.

Canlıların yanmasına, doğanın talanına seyirci kalmak, sırf yardım Kuzeyden geliyor diye bir yangına sırt çevirmek, artık uluslararası normlarda izah edilebilecek bir tutum değildir.

Bu, düpedüz ETNİK NEFRETTİR, Rum yönetiminin içinde debelendiği Helenist-Enosis hayallerinin ateşidir.

Ey Gomşu, Helenist Reflekslerle Yangın Söndürülmez !

Rum liderliği, yardım elini uzatan Kıbrıs Türkü’ne düşmanca sırtını dönerek, adeta bırakın yansın dedi.

Bu yaklaşımın temelinde yatan şey sıradan bir siyasi tercih değil, Helenizmin bağnaz ideolojik mirasıdır. Bu miras, Kıbrıs’ta yıllardır, Rum Yönetimine Göre “En İyi Türk, Ölü Türk’tür.” fantezileriyle birleşmiş, Türk varlığını sadece reddetmekle kalmamış,

Hayati Bir Durumda, onun hayat kurtarıcı elini dahi itmiştir.

Şimdi soruyorum, Bu nasıl bir zihniyettir ki, bir ağacı bile kurtarmak uğruna Türk tarafından gelen yardımı kabul etmeyi YENİLGİ sayar.

Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır ki, ekolojik bir felaketi bile kendince Bak Gör Yardımı Reddettim diyerek, felaketi fırsata çevirmeye çalışarak, Kıbrıs Türk halkının meşruiyetini inkar etmeye devam eder.

Bu anlayışın adı nettir, Küçük Düşünen, Büyük Yakan Bir Irkçılıktır.

Rum Yönetimi, Doğayı da, Ahlakı da Terk Etmiştir.

Bu yangınlar, Rum liderliğinin sadece ormanları değil, ahlaki pusulasını da kaybettiğini gösteriyor.

Yanan bir kuşun, çaresizce kıvranan bir kara kaplumbağasının hayatı bile, Rum elitlerinin gözünde Kıbrıs Türkü ile eşit konumda görünmekten daha değersizdir.

Bu rezil ideolojik saplantı, Avrupa Birliği’nin gözetiminde süslenen bir sözde medeniyet vitrininin arkasındaki gerçeği bir kez daha ortaya koymuştur.

Bu Bir Doğa Olayı Değil, Bir Karakter Yangınıdır.

Alevler Helenizminizi Temize Çekemez, Aşağılıksınız !

Rum yönetimi, şayet bu çağda hala Türk tarafından gelen yardımı Politik Zarar olarak görecek kadar ilkel bir bakış açısına sahipse, Kıbrıs’ta BARIŞ UMUDU, işte bu şovenist zihniyette KÜL OLMAYA MAHKUMDUR.

Kıbrıs Türkü elini uzattı. İnsani gereğini yaptı. Ama Rum yönetimi, elini değil, yüreğini bile uzatamayacak kadar ideolojik esaret altındadır.

Ormanlar Yandı, Hayvanlar Öldü, Doğa Yıkıldı Ama Rum'un Irkçılığı Dimdik Ayakta Kaldı...

Ey Fedarasyoncu Hayalperestler,

Haydi Gavuru Savunmaya Devam Edin !

Komşun yanarken uzanan eli itmek hangi inancın, hangi ahlakın, hangi insanlığın parçasıdır !