BM Genel Kurulu’nda konuşan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodudilis'in sözleri, Kıbrıs Türk halkı için diplomatik bir çıkış değil, doğrudan bir güvenlik tehdidi niteliğindedir.

Sayın Tufan Erhürman'a Duyrulur, Masaya Oturacaksınız da Görüşeceksiniz Öyle mi !

Sayın Erhürman, Rum Başkan İçin Federasyon Konusu Çoktan Kapanmıştır.

Halkımızı Siyaseten Kandırmaktan Vazgeçiniz...

Rum Başkanın BM'deki Sözleriyle Devam Edelim...

"Kıbrıs 51 yıldır Türkiye'nin işgali altındadır. On binlerce kişi yerinden edildi.

"Kadınlara tecavüz edildi."

"Kültürel ve dini mirasımız tahrip edildi."

"Kordonlarla çevrili Maraş Şehri , Türkiye tarafından rehin tutuluyor, yasal sakinlerinin geri dönmesi bekleniyor, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarının öngördüğü şekilde Türkiye tarafından bize izin verilmesi gerekiyor."

"İhlal eşittir, Acı eşittir, İşgal ve işgalin kendisi."

Rum lider, konuşmasında defalarca Türkiye’yi ve sayın Erdoğan'ı açıkça hedef aldı, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı uluslararası hukuku ihlal eden, bölgede barışı tehdit eden bir lider olarak tanımladı.

Rum Lider Kesinlikle Diplomatik İfadeler Kullanmadı, 1974 Barış Harekatımıza Katliam Dedi, açıkça Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini düşman ilan etti.

Hristodulidis konuşmasında, Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyesi olmasının getirdiği stratejik üstünlükten bahsederek, Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının ve deniz yetki alanlarının Rum yönetiminin kontrolünde olduğunu ileri sürdü.

Yani Kıbrıs Türküne Net Biçimde, Sizin Hakkınız Yok Dedi.

Bu sözler, Rum Yönetiminin Yunanistan, İsrail, Fransa, ABD ve arka planda İngiltere ile birlikte oluşturdukları askeri ve enerji ittifaklarının Türkiye’ye ve KKTC’ye karşı yöneltildiğinin açık delilidir.

Nikos’un şu ifadeleri özellikle dikkat çekicidir,

“Uluslararası hukuku savunmak için "ELİMİZDEKİ TÜM ARAÇLARI KULLANACAĞIZ.”

“Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’deki ileri karakoludur.”

Askeri Bir Terim Olan İLERİ KARAKOLU kullanması özellikle bizler için açık bir tehdittir.

Bu sözler, diplomatik bir savunma değil, AB, Fransa, İsrail ve ABD desteğiyle yürütülen askeri hazırlıkların ilanıdır.

Rum tarafının yıllardır yaptığı silahlanma anlaşmaları ve Fransız, ABD donanmalarının Larnaka, Limasol ve Baf limanlarına konuşlanması bu sözlerle birlikte okunduğunda, ortada inkar edilemez bir savaş hazırlığı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Hristodudilis'in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı doğrudan hedef alması, aslında Kıbrıs Türkleri’ne verilen dolaylı bir gözdağıdır.

Rum başkanın, Erdoğan’ın BM’de yaptığı “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm tek gerçekçi yoldur” çağrısına cevaben, “Bölünmeyi asla kabul etmeyeceğiz, işgali sona erdirmek için mücadele edeceğiz” sözleri, Rum tarafının güç kullanarak statükoyu değiştirmeye hazırlandığını göstermektedir.

Bu noktada, Kıbrıs Türkleri için Cumhurbaşkanlığı seçimleri artık bir varoluş meselesine dönüşmüştür.

Nikos’un BM’deki konuşması, federasyon masalı altında Rumların aslında Türkleri siyasi olarak tasfiye etme ve askeri baskıyla teslim alma hedefini gizlemediğini kanıtlamaktadır.

Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın savunduğu İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM vizyonu, KIBRIS TÜRK HALKININ GÜVENLİĞİ için tek somut garantidir.

Rum’un tek egemenlik, tek vatandaşlık dayatması altında Kıbrıs Türkü’nün yaşayabileceği şey bellidir, Rum'a Yama Sonrası azınlık statüsü, güvensizlik, baskı, yıldırma, çatışma, savaş, katliam ve sonunda zorunlu göç.

Bugüne Kadarki Somut Veriler ve Üzerine Rum Liderin BM'deki Bu Konuşması Şunu Göstermektedir,

Rum yönetimi, son 6 yılda savunma bütçesini yüzde 50 arttırmış, Fransa’dan modern silah sistemleri tedarik etmiştir.

İsrail ile imzalanan askeri iş birliği anlaşmaları kapsamında ortak tatbikatlar yapılmaktadır. Rum Yönetimi, İsrail'in İstihbarat Kabiliyetlerinden Faydalanmaktadır.

AB ve ABD, Doğu Akdeniz’de Rum-Yunan eksenini kendilerince Türkiye’ye karşı denge unsuru olarak her türlü desteklemektedir.

Bu tablo, Rum tarafının sayın Tufan Erhürman'nın İddia Ettiği Gibi diplomasi ile değil, askeri hazırlıklarla da Türkleri köşeye sıkıştırmak istediğini kanıtlamaktadır.

Kıbrıs Türk halkı artık görmelidir ki, Rum’un BM kürsüsünde verdiği mesaj bir diplomatik açıklama değil, bir savaş ilanının habercisidir.

Rum lider Erdoğan’ı hedef alırken, aslında Kıbrıs Türklerinin geleceğini hedef almaktadır Bizleri yok saymaktadır.

Bu nedenle 19 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ersin Tatar’ın kazanması, yalnızca bir siyasi tercih değil, Kıbrıs Türkü’nün varlık yokluk meselesidir.