Tufan Bey, "Cumhurbaşkanlığıma son 15 Gün" Dediğinde Cumhurbaşkanlığını Kaybetti !

Birincisi, Bu Ülkenin Seçmeninin Reyine Şimdiden İpotek Koydunuz, “Cumhurbaşkanlığı Çantada Keklik, UBP BÖLÜNDÜ, Bu İş Bitti” Dediniz,

İkincisi, UBP'yi, Bizleri, Ulusal Mücadele Vakfını, Vatanperverleri Küçümsediniz,

Size Akıl Veren Brüksel’e ve Kongresinde "Askersiz Garantisiz" Manifestosunu Selamladığınız AKEL'li Ağbilerinize Bizden Selam Söyleyiniz,

Türkiye’nin de Onayladığı KKTC Meclisinden Geçecek Olan "Federasyona Atıf Maddesini Kaldırılması Kararıyla, Artık Çok Net Şekilde Anlaşılıyor ki,

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ,

SEÇİM AFİŞLERİNDE KENDİ İFADESİYLE "KKTC'SİZ CUMHURBAŞKANI ADAYI TUFAN ERHÜRMANIN" TAM KARŞISINDADIR.

İNANMAYAN, HEM SAYIN ERSİN TATAR'IN HEM DE TUFAN ERHÜRMAN'NIN SEÇİM AFİŞLERİNİ ALTINA BAKABİLİR.

Dönelim Konumuza,

“Federasyon çatısı altında ortaklık kurulmasını engellemez” ifadesinin 15 Kasım 1983 tarihli Bağımsızlık Bildirgesine eklenmesi, o dönemin çok katmanlı siyasi ve diplomatik dengeleri dikkate alındığında bilinçli bir stratejik tercihti.

Bu ifade, hem iç politik hem de uluslararası düzeyde bir dizi hedefi gözetiyordu. 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren Kıbrıs müzakereleri, 1977 Makarios - Denktaş ve 1979 Kyprianou - Denktaş yüksek düzey anlaşmaları temelinde yürütülmekteydi.

Bu anlaşmalarda çözüm modeli “iki toplumlu, iki bölgeli, siyasal eşitliğe dayalı federasyon” olarak tarif edilmişti. Dolayısıyla, 1983’te KKTC’nin ilanı yapılırken, bu tarihsel müzakere zeminine tamamen sırt çevirmek diplomatik açıdan büyük bir kırılma yaratabilirdi.

Daha Doğrusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti BM Düzeyinde Çok Zor Durumda Kalacaktı.

Kıbrıs’ta Türk tarafı, bağımsızlık ilanıyla kendi egemenliğini tescil ederken, aynı zamanda Birleşmiş Milletler parametreleriyle kurduğu bu müzakere sürekliliğini tamamen koparmak istemedi. Türkiye'nin de pozisyonu rahatladı.

Bu nedenle söz konusu ifade, KKTC’nin kuruluşunun federasyonu dışlayan bir “kopuş” değil, aksine, ileride eşit kurucu statüye dayalı bir ortaklık kurulabilmesi için gerekli ön koşulları tamamlayan bir aşama olduğunu vurgulamak amacıyla yer aldı.

Başka bir deyişle, “federasyon çatısı altında ortaklık kurulmasını engellemez” cümlesi, Türk tarafının çözümden yana olduğunu, ancak bu çözümün ancak eşitlik ve egemenlik temelinde olabileceğini göstermek için metne dahil edildi.

Bu, uluslararası topluma verilen açık bir mesajdı, Kıbrıs Türk halkı müzakere masasına sırt çevirmiyor, fakat artık Rum tarafının üstünlük kurma eğilimini reddediyordu.

1983’teki uluslararası konjonktür de bu formülasyonu zorunlu kılmıştı. Soğuk Savaş ortamında, Batı Bloğu içinde Türkiye’nin stratejik konumu büyük önem taşıyordu.

Türkiye’nin Kıbrıs politikasında “federasyon parametreleri içinde çözüm arayışı” vurgusu, Batı başkentlerinde diplomatik meşruiyet kazandırıcı bir çerçeve olarak görülüyordu.

KKTC’nin ilanı, bu nedenle Batı’da sert tepkiler doğurmuş, ancak Türk tarafı, bildirgeye bu ifadeyi ekleyerek, bağımsızlık ilanının BM zemininde yürütülen çözüm sürecini ortadan kaldırmadığını vurgulamayı hedeflemişti.

Bu yaklaşım, ilanı “ayrılıkçı” bir eylem olarak değil, “eşit egemenlik temelinde yeniden müzakere edilebilir bir statü” olarak sunma amacına hizmet etti.

Bildirgeye konulan bu ifade, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin iyi niyet misyonuyla da uyumluydu. Türk tarafı, BM’nin arabuluculuk çabalarına ve Genel Sekreter’in misyonuna bağlılığını göstermek istiyordu.

“Federasyonu engellemez” ifadesi bu anlamda bir diplomatik güvence işlevi gördü.

Türk tarafı, müzakereleri bitirmediğini, ancak Rum liderliğinin eşitlikten uzak tutumunun federasyonu fiilen imkansız kıldığını göstermek için bu dili benimsedi.

Türkiye’nin dış politika çizgisi de bu dönemde benzer bir hassas dengeye dayanıyordu. Ankara, Kıbrıs Türk tarafının ilanını desteklerken, aynı zamanda “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” parametrelerinin diplomatik literatürdeki varlığını korumasını istiyordu.

Bunun nedeni, Türkiye’nin Batılı müttefiklerle ilişkilerinde “uluslararası meşruiyet çerçevesi içinde hareket ettiği” görüntüsünü muhafaza etme ihtiyacıydı.

Dolayısıyla bu ifade, Ankara’nın da onayladığı bir diplomatik formül olarak değerlendirilebilir.

Kıbrıs Türk iç siyasetinde de bu ifadenin birleştirici bir işlevi vardı.

1980’li yılların başında Kıbrıs Türk siyasal yapısında, federasyonu tamamen reddedenlerle, federasyonu eşitlik temelinde müzakere edilebilir görenler arasında bir ayrım vardı.

Bildirgeye bu cümlenin eklenmesi, her iki yaklaşımın ortak paydasını oluşturdu. “Eşitlik tanınmadan federasyon kurulamaz, ama eğer eşitlik tanınırsa müzakere mümkündür.” Bu, hem o dönemdeki iç siyasal dengeleri korudu hem de uluslararası kamuoyuna Türk tarafının yapıcı bir tutum içinde olduğu mesajını verdi.

Kısacası, “federasyon çatısı altında ortaklık kurulmasını engellemez” ifadesi, ne federasyonu hedef olarak ilan etti ne de bağımsızlık kararını gölgeledi.

Bu cümle, 1977–1979 anlaşmalarının diplomatik mirasını tamamen reddetmeden, Türk tarafının yeni statüsünü meşrulaştıran bir denge unsuru olarak kullanıldı.

Amaç, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini tesis ederken, ileride eşit statü temelinde kurulabilecek herhangi bir ortaklığı da peşinen dışlamamaktı.

BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTADA BU İFADENİN TARİHSEL İŞLEVİ TAMAMLANMIŞTIR !

Federasyon zemini, Rum tarafının tutumu nedeniyle ortadan kalkmış, iki egemen devlet anlayışı hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin ortak politikası haline gelmiştir.

Bu nedenle, o dönem diplomatik gereklilik olarak eklenen bu cümlenin anayasada veya devletin kurucu belgelerinde yer almaya devam etmesi, günümüz siyasal gerçekliğiyle bağdaşmamaktadır.

O ifade, 1983’ün uluslararası dengelerinde gerekliydi, bugünse 2025’in siyasal vizyonu karşısında sembolik bir ANAKRONİZME dönüşmüştür.

2004 ANNAN PLANI VE 2017 CRANS MONTANA SÜRECİ SONUNDA, GÜDÜK GEREKSİZ BİR İFADE OLARAK KALMIŞTIR.

Doğal Olarak, Anayasadaki federasyona atıf olarak yorumlanabilecek ifadelerin kaldırılması, geçmişin diplomatik dengesini değil, BUGÜNÜN EGEMENLİK GERÇEĞİNİ YANSITACAK BİR GÜNCELLEME OLACAKTIR.

Bu Atıfın Kaldırılması Yönünde İmza Koyan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinin Kıymetli Vekillerini Tebrik Ediyor, Vatana Millete Şimdiden Hayırlı Olmasını Diliyorum.