Bayram sabahları bir başka güzeldi eskiden. Gün ağarmadan uyanır, bayramlık elbiselerimizi heyecanla giyerdik. Ev mis gibi sabun, kolonya ve taze pişmiş tatlı kokardı. Mahallenin çocukları sokaklara dökülür, kapı kapı dolaşıp şeker toplamanın heyecanını yaşardı. Büyüklerin elleri öpülür, bayram harçlıkları alınır, herkesin yüzünde içten bir tebessüm olurdu.
Bugünlerde ise o eski bayramları hatırladıkça içim burkuluyor. Şehirleşmenin, teknolojinin, belki de bireyselliğin bu kadar arttığı bir dönemde, bayramların o sıcacık ruhu yavaş yavaş kayboluyor sanki. Bayram tatili artık pek çok insan için sadece bir “izin fırsatı” olarak görülüyor. Büyüklerle geçirilen vakit, akraba ziyaretleri yerini sessiz apartman dairelerine ya da uzak tatil beldelerine bıraktı.
Eskiden bayram, sadece bir dini vecibe değil; aynı zamanda bir toplumsal bağ kurma vesilesiydi. Komşular birbirine tabak tabak tatlı gönderir, küsler barışır, büyük sofralar kurulur, neşe paylaşılırdı. Şimdi kapı çalan bir çocuk sesi duymak neredeyse imkânsız. Çocuklar ya bayramın anlamını bilmeden büyüyor ya da artık şekerin yerini dijital hediyeler almış durumda.
Ama yine de bu nostaljiyi sadece geçmişe özlemle hatırlamak yerine, bugünümüzü güzelleştirmek için bir vesile kılabiliriz. Eski bayramları yeniden yaşatmak bizim elimizde. Belki bir telefonla uzak bir akrabayı arayarak, belki çocuklara bayram harçlığı vererek, belki de büyüklerimizin ellerini öpmeye giderek başlayabiliriz. Bayramın asıl amacı; sevgi, saygı ve birlik duygularını yaşatmak değil mi zaten?
“Nerede o eski bayramlar?” diye sormaya devam edelim elbette. Ama unutmayalım, o eski bayramları ararken, bugünün bayramlarını da güzelleştirmek bizim elimizde. Tüm bu duygu ve düşüncelerle tüm Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarımızın Kurban Bayramını içten dileklerimle kutlarım.