Hepimiz zaman zaman ilişkilerimizde savunmaya geçeriz. Bir eleştiri duyduğumuzda “Ama ben öyle demek istemedim.” deriz, biri bize kırıldığını söylediğinde ise “Abartıyorsun.” cevabını veririz. Aslında bu tepkiler kötü niyetli değildir. Savunma, insanın kendini koruma biçimidir. Psikolojide buna “benliği koruma mekanizması” denir. Yani bilinçdışı bir şekilde, incinmemek için bir duvar öreriz.
Fakat bu duvar bizi korurken, aynı zamanda ilişkilerimizi de uzaklaştırır. Çünkü karşımızdaki kişi artık duygusunu değil, bizim savunmamızı duyar. Böylece iletişim, birbirine ulaşamayan cümlelerden ibaret kalır.
Savunmanın Kökeni: Utanç ve Suçluluk
Savunmacı tutumun arkasında çoğu zaman utanç ve suçluluk duygusu vardır. Bir eleştiriyi kişisel algılarız; çünkü çocukluğumuzda hata yapmak çoğu zaman “sevilmemek” anlamına gelmiştir. Yanlış yaptığımızda “yetersizim” hissi içimize yerleşmiştir. Bu yüzden inkar ederiz. Gerçeği değil, kendimizi korumaya çalışırız. Ama unuturuz ki; gerçeği reddettikçe kendimizi geliştirme şansımızı da reddederiz. Savunmaya geçtikçe, aslında kendimizden biraz daha uzaklaşırız.
İnkarın Bedeli: Sessiz Çatışma
İnkar kısa vadede rahatlatır ama uzun vadede içsel bir çatışmaya dönüşür.
Çünkü duyguların üstünü örter ama onları yok etmez. Birini kırdığımızı kabul etmediğimizde, vicdanımız bir süre sessiz kalır. Ama sonra, o sessizlikte küçük bir ses duyulur: “Ya gerçekten haklı değilsem?” İşte o ses büyüdükçe içimizde bir gerginlik oluşur. Kendimizle çelişiriz ve bu çelişki, zamanla kendine öfke ya da suçluluk olarak döner.
Kendini affedemeyen insanlar genellikle geçmişte yüzleşmekten korkar. Çünkü “Kabul edersem kötü biri olurum.” diye düşünürler. Oysa kabul etmek suçluluk değil, insanlık göstergesidir.
Kendini Affetmek: Gerçeği Görme Cesareti
Kendini affetmenin ilk adımı,
“Yanlış yaptım ama bu beni kötü biri yapmaz.” diyebilmektir. Affetmek, geçmişi onaylamak değil, onun üzerindeki yargıyı bırakmaktır. Kendini affetmek, hatanın sorumluluğunu almakla başlar, ama kendine şefkatle yaklaşmakla tamamlanır. Çünkü “Ben de o an elimden geleni yaptım.” diyebilmek, insanın kendiyle barışmasının kapısını aralar.
Ne Yapabiliriz?
1. Fark et:
Eleştirildiğinde nasıl tepki veriyorsun? Savunmaya mı geçiyorsun, yoksa bir nefes alabiliyor musun? Farkındalık, değişimin ilk adımıdır.
2. Sorumluluk al ama kendini cezalandırma:
Hata yaptığında “Ben kötü biriyim.” demek yerine “O anda farklı davranmayı bilmiyordum.” demeyi dene.
3. Özür dile, ama kendinden de dile:
Karşındakinden özür dilemek kadar, kendinden özür dilemek de önemlidir. “Beni bu kadar yoran yükü taşımama izin verdiğim için üzgünüm.” diyebilmek, içsel bir iyileşmedir.
4. Şefkati hatırla:
Hata yaptığında kendine kızmak yerine “Bunu neden yaptım, o anda ne hissettim?” diye sor. Cevabı bulduğunda, affetme zaten başlar.
Savunma bizi korur ama bağ kurdurmaz. Affetmek bazen can yakar, ama ruhu özgürleştirir. Kendini affetmek, haklı çıkma çabasını bırakıp kendini anlama çabasına yönelmektir. İnsanın en derin huzuru, kendine dürüstçe bakabildiği an gelir
