Önce Takkemizi Önümüze Koyacağız
Kıbrıs meselesi bugün yalnızca bir müzakere dosyası değil, ada halklarının geleceğini doğrudan şekillendiren bir güvenlik sorunudur.
Güney’de yükselen aşırı sağ, kilisenin siyasete müdahaleleri, EOKA’nın devlet eliyle kutsanması ve artan askeri hazırlıklar, KKTC’nin liderlik zafiyetine düşmesi halinde ağır sonuçlar doğurabilecek bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Bu Zafiyeti Bize KKTC’de Yaşatmak İsteyen veya Ersin Tatar'ı Seçtirmeme Gayretinde Olan Gürüha Sesleniyorum,
2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oyların yüzde 11’inden fazlasını alarak sandalye kazanan ELAM, artık marjinal değil, Kıbrıs siyasetinin üçüncü büyük gücü olarak anılmaktadır.
ELAM Baf Köylerinde Oyunu %30'ların üzerine çıkarmıştır.
Göç ve kimlik siyaseti üzerinden büyüyen bu parti, sokak şiddetini ve yabancı karşıtı hareketleri besleyen bir zemin yaratmaktadır.
Bu yükseliş, KKTC’deki herhangi bir siyasi boşlukta, Rum tarafında maksimalist tezlerin güçlenmesi anlamına gelir.
Rum Ortodoks Kilisesi başpiskoposun açıklamaları ve eğitim sistemine nüfuzu ile siyasete doğrudan müdahil olmaya devam etmektedir.
2022’de PAPAZLARIN Rum Milli Muhafız Ordusu ile atış taliminde görüntülenmesi, ruhban sınıfının militarist bir rol üstlendiğini açıkça göstermiştir.
Kilisenin dini otoritesi, milliyetçi ideolojileri meşrulaştıran bir kalkan işlevi görmektedir.
Geçmişin kanlı örgütü EOKA, Güney’de resmi törenlerle övülmeye devam etmektedir. 70. yıl anmalarında Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in “Kıbrıs tarihinin dönüm noktası” diyerek örgütü övmesi ve Meclis Başkanı Annita Demetriou’nun Grivas anmalarına katılması, bu MİRASIN DEVLET ELİYLE kutsandığını kanıtlamaktadır.
KKTC’de ise bu anmalar, güvenlik kaygılarını daha da derinleştirmektedir.
GKRY’nin ABD, Fransa, İsrail ve Hindistan gibi aktörlerle artan askeri işbirlikleri, Limasol, Baf, Larnaka limanına yabancı savaş gemilerinin sık uğraması, demirlemesi ve çok uluslu tatbikatlara düzenli katılımı, Kuzey’de “KUŞATMA ALGISINI” güçlendirmektedir.
Ayrıca yedek askerlerin evlerinde tuttukları G3 piyade tüfekleri, toplumsal güvenliğimiz açısından bizlere niyetlerini net biçimde ortaya koymaktadır.
2014’ten bu yana uygulamada olan bu sistem, aşırı sağın yükselişiyle birleştiğinde güvenlik tehdidini artırmaktadır.
Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, KKTC’de YAŞANABİLECEK BİR LİDERLİK BOŞLUĞU yalnızca diplomatik kayıplara değil, güvenlikten toplumsal psikolojiye kadar geniş bir yıkıma yol açabilir.
Güney’de radikalleşmiş siyasetin güçlenmesi, kilisenin müdahaleleri, EOKA’nın meşrulaştırılması ve Güneyde yabancı askeri varlıkların artışı, Kuzeyi teyakkuz haline getirmektedir.
Bu koşullarda KKTC’nin istikrarı ve güvenliği ciddi biçimde tehlikeye girmektedir.
KKTC’nin KARŞI KARŞIYA OLDUĞU RİSKLER GÖRMEZDEN GELİNEMEZ.
Güney’deki ideolojik sertleşme ve askeri hazırlıklar karşısında,
KUZEYİN YALNIZCA HAYALPEREST FEDERASYONCULARIN SÖYLEMLERİ DİPLOMASİ İLE DEĞİL,
MİLLİ GÜÇLÜ BİR TOPLUMSAL DAYANIKLILIK ve CAYDIRICI STRATEJİLERLE KENDİSİNİ KORUMASI GEREKMEKTEDİR.
AKSİ TAKDİRDE LİDERLİK ZAFİYETİNDE, ADA RUM KAYNAKLI ÇOK ŞİDDETLİ VE BÜYÜK BİR ÇATIŞMANIN İÇİNE SAVRULACAKTIR.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE BAĞIMSIZLIK VE EGEMENLİĞİMİZDEN TAVİZ VERMEYECEĞİMİZİ NET ŞEKİLDE HAYKIRMALIYIZ.
AKSİ DURUMDA ABD ve BÜYÜK DEVLETLER FEDERASYONCU ADAYIN SEÇİLMESİNİ BU SEFER TÜRKİYE'YE DAYATACAKTIR.
BUGÜNÜN JEOPOLİTİK KONJÖNKTÜRÜ 2004 VE 2017 YILLARINDAN ÇOK FARKLIDIR.
BÜYÜK DEVLETLER, RUM VE İSRAİL TEPEMİZE ÇÖKMEK İÇİN FIRSAT KOLLAMAKTADIR.
